AK Parti’de il başkanlığına vekalet eden Mustafa Çağlayan’ın, 6 ayda villa almasının üzerindeki gizem perdesi aralanıyor.
6 ila 7 milyon TL arasında değişen villayı, 300 bine kapatarak büyük fırsat yakalayan Mustafa Çağlayan’ın bu yeteneği, iktisat bölümlerinde ders olarak okutulmalı.
Villaya taşındıktan sonra Çağlayan’ın eski evine Abdullah Karagüzel taşınmış.
Çağlayan’a villayı veren ise Ahmet Yılmaz.
Aynı Ahmet Yılmaz, Muammer Avcı’nın il başkanlığı döneminde, Soğuksu’da bulunan binasını yüksek fiyattan AK Partiye satmaya çalışmıştı.
60 Milyonluk teklifi Avcı kabul etmediği için satış gerçekleşmemişti.
Bu yapının basın ayağı olan gazeteci ise, o dönem Soğuksu’da bulunan binanın AK Parti’ye çok yakışacağını söylemişti.
Ama binayı bir türlü AK Parti’ye satamadılar.
Ardından Muammer Avcı milletvekili oluyor.
İl Başkanı olması gereken Erdal Mercimek, işlerini bahane ederek görevi kabul etmedi.
İl Başkanlığı vekaleti Mustafa Çağlayan’a geçti.
Henüz görevinin 6. Ayında, Soğuksu’da bulunan binasını AK Parti’ye satmaya çalışan Ahmet Yılmaz, Mustafa Çağlayan’a villa veriyor.
Onlar satış olduğunu iddia ediyor ama, 300 bine villa mı satılır?
Ahmet Yılmaz’ın elinde 300 bine satacağı başka villa var ise, ben 500 bin vererek almaya razıyım!
Şimdi insanın aklına istemeden olsa da bazı sorular geliyor.
Asgari ücretle çalışan Mustafa Çağlayan’ın, yanında çalıştığı eniştesi evine yol yaptıramazken, kendisinin 6 ayda villa sahibi olmasının, Soğuksu’da bulunan ve AK Parti’ye satılmak istenen bina ile alakası var mı?
Mustafa Çağlayan villaya taşındıktan sonra, oturduğu evini ilana koyarak kiraya vermeye çalışmıştı.
Sonra haberler çıkınca ilanı kaldırdı.
Eve Abdullah Karagüzel taşındı.
Biliyorsunuz, Abdullah Karagüzel de çay ocağı işletirken, AK Parti’den siyasete girmiş sonrasında Belediye Meclis üyeliği yapmış ve Allah ona ‘yürü ya kulum’ demişti.
Selim Alan, aday gösterilmesinin ardından Abdullah Karagüzel’i ekibinde kabul etmemişti.
‘Aman Abdullah abi boşta kalmasın’ diyen paralelciler, Karagüzel’i il genel meclisine yollamıştı.
Böylece ne şiş yanmıştı ne de kebap.
Şimdi anlıyorsunuz değil mi, neden Muammer Avcı’nın misafirhanede kalmasının veya arabasını park ettiği yerin haber olduğunu!

ALİ RIZA TIĞ KAVŞAĞI
Devrek’ten Zonguldak’a gelirken şehrin girişinde bir tabela.
Kavşağa merhum gazeteci Kemal Sönmez’in adı verilmiş.
Aklıma geldi ardından.
Şimdi kendini, Zonguldak’ın en büyük gazetecisi sanan Ali Rıza Tığ’ın öldükten sonra adı bir kavşağa verilir mi?
Zonguldak’ta sokağa çıkamayan birinin adının kavşağa verileceğini sanmıyorum.
Benim fikrim, kentin bir köşesinde ‘Ali Rıza Tığ Kavşağı’ tabelası olursa, insanlar bunu yazıldığı gibi okumayabilir.
Bugünlerde bize iftira atmayı sürdüren Ali Rıza Tığ’ın, her tuttuğu elinde kalınca iftiraya sarılıyor.
Efendim biz fatura kesmiyormuşuz!
Kendisi şirket hesabına değil de, Özlem ve Elvin’in hesabına gelen paraların faturalarını kesti mi?
Bize şirketi kaça sattı?
Vergiden kaçırmak için satışı ne kadar gösterdi?
Bu adam bize ahlak dersi veriyor!
Bir de utanmadan mahkeme ve hakimleri zan altında bırakmaya çalışıyor.
Şirketimiz için alınan konkordato kararının şaibeli olduğunu ima ediyor.
Hukukun ‘H’sini bilmeyen bir kişi utanmadan hakimlere ayar veriyor.
Neyseki toplumda bir karşılığı kalmadı.
Madem oyunu kurallarına göre oynayacağız, belediye başkanına hangi fotoğraf ile şantaj yapıp kaç lira avanta aldın onu açıkla.
O aldığın şantaj parasının faturasını kestin mi?
Kömürlükte basılanlardan aldığın şantaj paralarının faturasını kestin mi?
Hadi bunları konuşalım.
Bana ilk taşı günahsız olanınız atsın!
Var mısınız?

KARNINDA BEBEK İLE EŞİNİ ALDATAN KADIN
Kadın gençliğini hızlı yaşamış.
Bir gün gazino masasında, bir gün bekar evinin odasında.
Karnında çocuğuyla çapkınlık peşinde.
Kocası bu durumdan rahatsız değil!
Boynuzlar kapıya sığmıyor ama mutlu.
İkinci çocuk boynuzlu kocadan o kesin ama ilk çocuk şüpheli!
Laz mı, kıvırcık mı bilmiyoruz!
Günah onun bize ne!