Zonguldak’ta son günlerde kısa yoldan parayı bulanlara tanık oluyoruz.
Çalışarak kazananların Allah kesesine bereket versin,
Ama çalarak kazananların sayısı her geçen gün artıyor.
Sayın okur;
Kent ekonomisinin en büyük lokomotiflerinden olan madencilik sektöründe garip işler dönüyor.
‘Depocu’ olarak tabir edilen isimler kapı kapı gezerek kömür topluyor.
Hem de, ÇATES’in kömür aldığı fiyattan daha yüksek fiyat vererek.
Sonra kömürü, aldığı fiyattan daha düşük olarak tekrar ÇATES’e satıyor.
Peki nasıl oluyor bu iş?
Böyle bir ticaret nasıl sürdürülebilir?
İşte bu noktada kesilen naylon faturalar giriyor devreye.
Ankara’da gökyüzüne meydan okuyan gökdelenlerde kurulan şirketler giriyor devreye.
Enişteler, yeğenler giriyor devreye…
Rödevanslı saha sahipleri ürettikleri kömürü termik santral yerine depoculara vermeye başlıyor.
Öyle ya nakit para…
Kaçak kömür üreticileri depoculara çalışıyor.
Şimdi kaçak kömür üreticilerine ‘hırsız’ yaftası vurulurken,
Sahte faturalarla kömür toplayan depocular, iş insanı oluyor.
Lüks araçlarıyla, Zonguldak sokaklarının tozunu attırıyor.
Para ve güç kazanma hikayesi çoğu zaman küçük günahlarla başlar.
Para ve güç arttıkça günahlar da büyür.
Burada alan razı, satan razı…
Peki razı olmayan kim?
Devletten çalınan vergiler…
Bu ‘depocuların’ kim olduğunu kentte herkes biliyor.
Kısa sürede nasıl büyük paralar kazandığını herkes biliyor.
Ülke yakın zamanda Polat Ailesinin başına gelenlere tanık oldu.
Bir anda zenginleşmenin, görgüsüzlükle harmanlanması sonucunda ortaya çıkan gerçeklere hepimiz şahit olduk.
Devletin bu ‘depocuları’ tespit etmesi çok uzun sürmez.
MASAK’ın bir incelemesine bakar.
Pahalıya aldığı malı, ucuza satarak zengin olmanın normal olmadığını, 
İlkokul düzeyinde matematik bilgisine sahip olan herkes anlar.
Biliyorum şimdi bana çok kızacaklar.
Deveye şikâyetini sormuşlar.
"Sırtımdaki yük umurumda değil ama kervanın önünde giden uyuz eşsek yok mu işte o çok zoruma gidiyor" demiş.
Helal kazananla alıp veremediğimiz yok.
Hülle ile KDV’den çalıp zengin olanların, bu kentte söz sahibi olması zorumuza gidiyor!

ALLAH DEVLETİMİZE ZEVAL VERMESİN.
Kent tarihinin en büyük doğal afetlerinden birine tanık olduk.
2 gün boyunca Zonguldak’ta etkili olan fırtına, önüne ne çıkarsa yıktı geçti.
Ereğli ve Alaplı’da büyük hasar oluştu.
Kent merkezinde hasar oluştu.
Koca gemileri, kağıt gibi parçalayan bir fırtınadan bahsediyoruz.
Can kayıplarımız var.
İçişleri Bakanı Sayın Ali Yerlikaya geç saatte kente gelerek, çalışmaları yerinde inceledi.
Devletimiz bunun da üstesinden gelir.
Afet zamanı siyaset olmaz!
Herkes tek yürek olup yaraları sarmak için çalışmalı.
Hele bir yaraları saralım, ondan sonra oturup konuşuruz,
Kimin eksiği, kimin ihmali var.
Allah Devletimize zeval vermesin,
Ülkemizi ve ilimizi her türlü afetten korusun…

ENERJİ SA’NIN ZONGULDAK’A BAKIŞI
Bu afette de anladık ki,
BAŞKENT EDAŞ’ın alt yapısı yetersiz!
Şimdi iki güne kalmaz, bir video hazırlarlar;
‘Afetle şöyle mücadele ettik, böyle zorlu şartlarda çalıştık’ derler.
Olayın üzerini kapatırlar.
Sonra ilk fırtınada, ilk kar yağışında yine aynı senaryo.
Yahu kaçıncı yüzyılda yaşıyoruz.
24 saati aşkın süre elektriksiz kalan mahalleler oldu.
Daha önce defalarca aynı sorun yaşanmışken, neden bir önlem alınmaz?
Zonguldak halkını karanlığa, soğuğa, susuzluğa mahkum etmeye ne hakkınız var?
Duruma isyan eden sarılıyor telefona.
Arıza hatlarında karşılarında bir muhatap bile bulamıyorlar.
Herkese aynı açıklamayı dinletiyorlar.
"Kötü hava koşulları nedeniyle Zonguldak genelinde elektrik arızası meydana geldi.
Ekiplerimiz çalışmalarını sürdürüyor,
En kısa süre içerisinde enerjinin verilmesi planlanıyor."
Yapmayın Allah aşkına.
24 saat soğukta kalan yaşlıların, çocukların ahı sizden çıkar!
Karanlıkta bıraktığınız, yakınlarıyla iletişimi kesilen vatandaşın ahı sizden çıkar.
Bakara suresi şöyle buyuruyor;
“Yaptığınız işi güzel yapın; Allah işini güzel yapanları sever.”
Siz Bakara’yı anlamak yerine, bu şehirle makara yaparsanız,
Bunun bedelini şehre ödersiniz!
Afetin ardından bakalım hangi siyasetçi bunun hesabını soracak?
Merakla bekliyoruz…