31 Mart yerel seçimlerin üzerinden yaklaşık bir ayın üstüne zaman geçmesine rağmen belediye başkanlarına olan ziyaretlerin ardı arkası kesilmiyor.

Dün bizde haber yapmak amacıyla Devrek Belediye Başkanı Özcan Ulupınar’ı’i makamında ziyaret ettik.

Zonguldak’ta Tahsin Erdem’e yapılan hayırlı olsun ziyaretlerin çok fazla olduğu kanısındaydık ama Devrek Belediyesi’ni gördükten sonra gözlerimize inanamadık.

Uupınar’ın odası adeta türbe gibiydi.

O kadar çok ziyaretçi gelip gidiyor ki Allah Ulupınar’a sabır ve güç versin.

Belediyede çaycılık yapan bir ağabeyle ayak üstü konuşma fırsatımız oldu.

“Günde gelenlere kaç çay dağıtıyorsunuz?” diye sordum.

“1500 ila 2000 arasında çay veriyoruz” dedi.

Buda Özcan Ulupınar’ı günde rahat 1250 ila 1500 kişinin ziyaraet ettiğini gösteriyor.

Evet vatandaşımızın derdi çok.

Devrek’te yolsuzluk iddiaları ayyuka çıkmış.

Esnaf seçim döneminde Çetin Bozkurt’ta vermiş olduğu malı ve borcu geri istiyor.

Fakat bu kadar ziyaret çok fazla.

Dışarıdan bakınca belediye türbeye benziyor.

ABLANI YANIMA GÖNDERMESEYDİN!

Bel altı ve şantaj kokan yazılarıyla ünlü Pusula Gazetesi’nin kaşeli çalışanı Batuhan Karamalak bugünlerde bizi diline doladı.
Kendisi nasıl cevap isterse biz de kendisine öyle cevap veririz.
Ben kendisine alkollü araç kullanmanın bir hata olduğunu, zaten bu konuda hata yaptığımızı fakat müdür yardımcısına “Bize şu kadar para vermezsen seni yazarım” diyerek şantaj yapmanın ahlaksızlık olduğunu anlatıyorum.
O bana alkolü araç kullandığım için ne kadar ceza alacağımı yazıyor.
Biliyorsunuz, Batuhan Karamalak müdür yardımcısına şantajdan 10 ay hapis cezası almıştı!
Kendisi dava işlerini avukatından dolayı iyi biliyor.
Bir de benim sahibi olduğum fotoğrafçı ofisini diline dolamış.
Tabi ahlaklı bir şekilde para kazanan birini görünce yadırgıyorlar.
Batuhan Karamalak gelirini sadece gazetecilikten kazanıyormuş.
Şimdi birine şantaj yapan ve mahkeme kararıyla cezası verilen bir kişi ben paramı gazetecilikten kazanıyorum demeye utanmıyor ama benim fotoğrafçı ofisim olduğu için benim bu mesleği sezonluk yaptığımı söylüyor.
Tabi kıskançlıkta başka bir şey.
Kendi elinde başka bir meziyetlerinin olmadığı ve kendisi de iletişim fakültesinin reklamcılık bölümünden mezun olduğu için “Ben gazeteciyim” vurgusunu yapma gereği duyuyor.
Anlayacağınız şantaj ve reklamı iyi biliyor.
Ama gazetecilik konusunda biraz sıkıntısı var.
Bak Karamalak...
Ben senin gibi bana ağır hakaretlerde bulunan birinin yanında para için kafamı eğip de çalışmam.
Gerekirse temizlikçilik yapar, gerekirse fotoğrafçılık yapar ama o paramı yine başım dik bir şekilde kazanırım.
Hele ki; “Babama Peçeteci, bana acılık çocuğu, bu çocuk belediye başkanına şantaj yapıyor” diyen biriyle hiç çalışmam.
Onur ve haysiyet başka bir şey.
He bir de  eşimin ve benim sana saldırdığımızı yazmışsın.
Sen de ben mekana girince mekan sahibine “Benim burada can güvenliğim yok, polis çağırın demeseydin”
Yaşlı ablanı yanıma gönderip “Bizimle uğraşma seni mahvederiz” dedirtmeseydin!
Ablan beni gelip tehdit etmeseydi, benim eşim de kimseye vurmazdı.
Bunların hepsi zaten polis ve kamera kayıtlarında mevcut.
He, bu arada eşimin ellerine sağlık.
Bana fırsat bırakmadı.
Şamarı iyi yapıştırdı.
Çünkü, “Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir; tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.”
Şimdi bir de genç ablanın olayları var.
Bu işe sen başladın ben güzel bitireceğim.
Heee, unutmadan bir de alkol alıp intihar girişiminde bulunan kazteci ağabeyinin çalışanları ile ilişkilerine dikkat et.
Kulağıma farklı şeyler geliyor.
Allah muhafaza kötü reklam olursun.
Gerçi sen reklamcısın değil mi?
Senin için fark etmez!
Reklamın iyisi kötüsü olmaz!