Siyaset şehrin en ağır sorunlarını kendine dert edinmiş insanların alanı olması gerekiyor.
Siyaset bir meslek değil.
Bir para kazanma yöntemi de değil!
Bir milletvekili, bir belediye başkanı tabi ki yaptığı işin karşılığında maaş alacak.
Ama Zonguldak’ta öyle isimler var ki, siyaseti kendine zırh yaparak geçim kaynakları haline getirmişler.
Gelin bunlara birkaç örnek verelim.
Mesela bir isim var,
Geçmişte inşaat ustasıymış, kahvehanede oturup kendisine gelecek günlük işlerle hayatını idame ettirirken, birden şansı dönüyor.
Allah; yürü ya kulum diyor.
Şimdi koca fabrikası var parke taşı üretip satıyor.
Bir başka isim,
Hiçbir işi yokken giriyor siyasete.
Devletten kiraladığı araziye derme çatma bir yer yapıyor.
Ardından yüksek fiyat ile başkasına satıyor.
Bir başkası,
Galeride çalışıyor, işi araba yıkamak.
Sonra onunda şansı dönüyor,
Sigorta şirketi kuruyor.
Poliçeleri ekmek gibi kesiyor.
Kendisine iş yaptırmak isteyen vatandaşlara sigorta yapıyor.
İşini çözdüklerinden avanta alıyor.
Hele birisi var ki,
Onun hikayesi iki sezon dizi olur.
Küçük bir ayakkabı dükkanı var.
Ticareti yolunda gitmiyor.
Batıyor ve ilçeden kaçıyor.
Gidiyor İstanbul’a taşı toprağı altın diye.
Orada başka birinin yanında çalışıyor.
Sonra gel zaman git zaman dönüyor memleketine.
Siyasete atılıyor.
Şimdi hayal edemeyeceği bir hayat sürüyor.
Sayısız arabası var.
İlçede ticaret yapıyor.
Bu verdiğim örneklerin sadece bir ilçede.
Şehrin geneline gelsek bu örnekler artar gider.
Bu isimlerin ortak özelliği, siyaset sayesinde elde ettikleri itibar.
Böyle örnekleri gören insanların siyasetten beklentisi düşüyor.
Şimdi bir merkez ilçe başkanı vardı.
Geçmişte insanları dolandırılmak üzerine kurulan bir ponzi sisteminin yöneticisiydi.
Ekonomik durumu pek parlak değildi.
Ama ilçe başkanı olmasının ardından durumu topladı.
Şimdi altına güzel bir araba çekti.
Onunla yetinmedi,
Şoför tuttu kendine.
Bunların hepsine sorsan,
‘Biz dava adamıyız’ derler.
Ama bunların davaları farklı.