Sevgili okurlar, bugünkü yazımızda politikanın renkli dünyasına bir dalış yapacağız. Hani derler ya, "Seçim zamanı gelince vaatler havada uçuşur, seçim bittiğinde ise yerde sürünür" diye. İşte biz de bu konuyu ele alacağız.

Özellikle de Ömer Selim Alan'ın seçim öncesi vaat ettiği projelerle başlayıp, Tahsin Erdem'in göreve başlamasıyla birlikte yaşananları masaya yatıracağız

Önce Ömer Selim Alan'dan başlayalım.

Kendisi 2019 seçim öncesi 25 proje vaadinde bulundu. Fakat seçildikten sonra iktidar desteği ile bile 23 tanesini hayata geçiremedi.

Bu durum karşısında, ona yalakalık yapmaktan başını kaldıramayanlar, projelerin neden yapılamadığını bir kez olsun sormayı beceremezken bugün kü kuyruk acılarını hep birlikte izliyoruz.

Tabii ki, yalakalığın da bir sanat olduğunu unutmamak lazım. Belki de bu sanatın en önemli kuralı, "sorma, sadece alkışla" olabilir.

Bunlar 5 yıldır alkışlamayı tercih ettikleri için bugün madara oluşlarının acısını böyle gidermeye çalışıyor olabilir.

Gelelim Tahsin Erdem'e.

Vermiş olduğu sözlerin tabi ki de takipçisi olacağız.

Fakat gerekli zamanın verilmesi şartıyla!

Henüz göreve başlayalı bir ay olmuşken, projelerin tamamını yapması bekleniyor.

Keşke Tahsin Erdem’in elinde sihirli bir değnek olsa da bir sallasa tüm projeler bir günde tamamlansa.

Gerçi bu beklentilere şaşırmamak lazım. Çünkü bizim insanımız her daim en hızlı sonucu bekler, "sabır" kelimesini lügatından çıkarmıştır.

Ömer Selim Alan'ın yapılmayan projelerine yalakalıktan 5 yıl boyunca ses çıkaramayıp, rekor bir oyla seçilen Tahsin Erdem'in peşine düşenler de bu sabırsızlığın bir ürünü olsa gerek diyeceğim ama biliyorum ki bunlar başka bir olayın ürünü!

Bu kendini duayen zanneden, en çok okunduğunu iddia eden arkadaşlara bir tavsiyede bulunalım.

Siyaset arenasında yalakalık kadar sabırda önemlidir.

Anladık yalakalıkta beceriklisiniz ama sabır konusunda sınıfta kaldınız!

Az rahatlayıp geri yaslanın ve bekleyin!

Film yeni başlıyor.

SELİM ALAN DERS ALIR MI?

Ömer Selim Alan, Zonguldak'ın eski Belediye Başkanı olarak siyaset sahnesindeki rollerini oynamış, ancak son dönemlerdeki hareketleriyle kamuoyunun gözünde "dibe vuruş" olarak değerlendirilen bir karaktere dönüşmüş durumda.

Alan'ın sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımlar, kimi zaman oldukça düşündürücü cinsten. Özellikle de "Menfaatleri için eğilenler, dik duranları hiç sevmezler..." şeklindeki son paylaşımı, pek çok kişi tarafından ironik bir tebessümle karşılandı.

Bu sözlerin sahibi, Zonguldak Belediyesi'ni milyonlarca lira borç batağına sürükleyen ve Fevkani Köprüsü'nün yıkım ihalesiyle ilgili sorulara hala net yanıtlar veremeyen bir isim. Bu durumda insanın aklına "acaba dik durmak mı yoksa diklenmek mi?" sorusu geliyor.

Ancak bu sorunun cevabını vermek için Alan'ın siyasi geçmişine ve vatandaşlarla olan ilişkisine detaylı bir göz atmak gerekiyor.

Zonguldak halkı, beş yıl boyunca Alan'ın yönetimindeki belediyenin faaliyetlerine şüpheyle yaklaştı ve anlaşılan o ki bu şüpheler, Alan'ın yeniden başkan seçilmesine engel oldu.

Bu durumda insanın aklına "halkın güvenini ve inancını kazanmak için hangi menfaatlerden eğilmemek gerekiyor?" sorusu da geliyor.

Belki de Alan'ın paylaşımındaki "dik duranları" ifadesi, bir nevi kendini aklayan bir savunma mekanizması olarak karşımıza çıkıyor.

Ömer Selim Alan'ın bu paylaşımını pişkinlik olarak değerlendirenlerin sayısı az değil.

Belki de Alan, halkın gönlünde tekrar yer edinmek için sosyal medya üzerinden bir imaj yenilemeye girişmiş olabilir.

Ancak bu türden bir imaj tazelemesi, geçmişteki borçlar ve açıklanamayan ihale süreçleri gibi konuların gölgesinde pek de inandırıcı gelmiyor.

Bir Belediye Başkanının en büyük sermayesi, halkının güveni ve desteğidir.

Bu sermayeyi kaybettikten sonra sosyal medya paylaşımlarıyla tekrar kazanmaya çalışmak, biraz olsun "kırık dökük bir köprünün onarımına benziyor."

Ve anlaşılan o ki, Zonguldak halkı bu köprünün geçiş güvenliğinden emin değil.

Belki de bundan sonraki en iyi strateji, geçmişte yapılan hatalardan ders almak ve halkla içten bir diyalog kurmaktır. Ancak şimdilik gördüğümüz manzara, sosyal medya üzerinden yapılan bu türden paylaşımların, halk nezdinde pek de ciddiye alınmadığı yönünde.