Kimde olmaz? Müslüman'ım diyende.
Yüce kitabımız Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyrulur:
"Ey îmân edenler! Bilmeden birilerine zarar verip de sonra yaptığınıza pişman olmamanız için, yoldan çıkmışın biri size bir haber getirdiğinde doğruluğunu araştırın."
Yalan; bencil, egoist, menfaatperest, zayıf karakterde kişilerin sıklıkla kullandığı bir aldatma metodudur. Müslümanda olmaması gereken çok çirkin bir davranıştır.
Tehlikesi Hadis-i Şerif ile de açıkça ortada:
Rivayete göre Ebû Zerr ( r.a. ) ile Sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa
sâllallâhû aleyhi vesellem arasında şöyle bir konuşma geçer:
"Yâ Resulallah! Mü'min, hırsızlık yapar mı?"
Resûlullah (sav): "Evet, olabilir."
"Peki, mü'min zînâ edebilir mi?"
(Efendimiz (sav) hoşlanmazsa da) "Evet!" der.
" Peki, mü'min yalan söyler mi?
Resulullah (sav); "Yalanı ancak iman etmeyen kimse uydurur." Diye cevap verir.
Cevap te'sirli fakat yalansız yüreklere.
Yalana neden lüzum duyulur?
İş gereği, kıskançlık yüzünden, ceza almamak veya birşeyden mahrum kalmamak için, muhâtabından korktuğu için..
Misâller çoğaltılabilir.
Yani anlayacağımız hesap gününü ve mahkeme-i kübrâyı unutan kafa diliyle başlar yakışmayan davranışı yaşamaya.
Peki soralım önce kendimize, bizde yalan var mı?Bizler yukarıdaki âyet ve hadîs-i şerifi idrâk edip hesap gününün dehşetinden ürpererek dosdoğru olmaya çalışabiliyor muyuz?
En ufak bir meselede yalana mürâcaat ederek kâr ettiğimizi sanmayalım. Yalan haberlere, dedikodulara kulak asmayalım. Küçük görülen bir yalan büyük zararlara sebep olabilir. Rabb'imizin emirlerine ters düşmeyelim.
Doğru olmak, doğruluğu araştırmak zordur. Netîce lehimize ya da aleyhimize olsun, biz doğruyu söylemek mecbûriyetindeyiz.
Yâ Rabbî! Bizlere, Sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafâ sâllallâhu aleyhi vesellem'e lâyık bir ümmet olma gayreti içinde yaşamayı, doğruları konuşup istikâmet üzere dosdoğru olabilmeyi nasîp et!
Âmin!