Her şey zıttı ile kâim.

Sıcak soğuk.

Beyaz siyah.

Acı tatlı.

Sevgi nefret.

Kapalı açık.

Kolay zor.

Yakın uzak.

Temiz kirli.

Ağlamak, gülmek, çoğaltmak mümkün.

Şimdi bir bakalım yaşadığımız hayata, şikâyetçi olduğumuz hâdiselere.

Sabrettiğimizi, dayandığımızı, üstesinden geldiğimiz ya da gelemediklerimizin bizlerde oluşturduğu ruh hâline.

Acele etmeden sükûnet ile seyredip akışına bırakmak.

Bazen toplanmak bazen dağıtmak.

Dağıtmadan toplayamamak. Hem etrafın hem de kafanın dağınıklığını.

Her şey tek olsaydı, sadece huzurlu olunsaydı mutsuzluğu kim nasıl bilecekti.

Hep gündüz olsa idi geceyi kim bize anlatabilecek. Soğuk günlerin ardından sıcak günlerin kıymetini ve şükrünü kim nasıl izâh edecekti.

Her şeyi bilseydik neyi merak edecektik.

Hayat âyan, görmek, duymak, hissetmek isteyene.

Sağlıklı iken hasta olduğundaki hamdini.

Güçlü olduğunda, zayıf hâle nasıl geçtiğini; senin elinde olduğunu düşündüklerinin sende kâim olmadığını görmelisin.

Fakat bunları hissederek gönlünü daraltmak yerine gönlünde genişliğe yer vermelisin.

Sığ sulardan ziyâde derinlere    inmelisin, nefes al ve diplere gidebildiğin kadar in.

Zıttaki mükemmelliği keşfettikçe eskilerle beraber yeni tecrübeler edinmelisin.

Haydi şimdi, boş olan vâktini  faydalı işlerle doldur.

Hem acı hem de tatlı giden yaşantında zor olsada rolunu oyna.

Hamdolsun de zıttaki sırrın zirvesine zor deme. Kolay olmasını güzeller güzeli mevlâmızdan dile.

Şimdi yazı son buldu,yapacakların için sebeple hâsıl oldu.

En güzele emanet olun.