Milletvekili Ertuğrul, düzenlenen basın toplantısında valinin sözlerine ilişkin açıklamalarda bulundu. Maden çıkarmaya karşı olmadığını, ancak ağaçların ve çevrenin korunmasının son derece önemli olduğunu vurguladı. 21 Eylül'de yapılacak olan eylemi desteklediğini belirten Ertuğrul, şunları ifade etti:

"Alaplı ve Devrek bölgelerinde yaklaşık 3,500 hektar bir alana maden arama ruhsatı verildiği bilgisini aldık. Burada, dördüncü grup madenlerin aranmasına yönelik ruhsat bazı şirketlere verilmiştir. Ancak, ruhsat aldığınızda o gruptaki bütün madenlerle ilgili arama yapabiliyorsunuz. Yani bulduğunuz maden için tekrar işletme ruhsatı almanız gerekecek.

Bu süreç, Vali Bey'in açıklamalarının amacını aştığını düşünüyorum. Biz de şunu istiyoruz: Sahip olduğumuz petrol ve madenlerin yeşil ekonomimize katkı sağlamasını destekliyoruz. Ancak bunların çevreye zarar vermeyecek ya da en az zararı verecek şekilde yapılmasını istiyoruz.

DERS: HAYAT BİLGİSİ KONU: TORPİL NASIL YAPILIR? DERS: HAYAT BİLGİSİ KONU: TORPİL NASIL YAPILIR?

Ruhsatlandırma yapılan yerlere gittiğinizde, binlerce yılda oluşmuş muazzam ormanlar gördüğünüzde, Türkiye'nin bu konuda deneyimlerinin ne kadar fazla olduğunu anlamak zor olmuyor. Vahşi madenciliğin ormanları, ekosistemi ve su kaynaklarını nasıl kirlettiğini, havayı nasıl etkilediğini hepimiz biliyoruz.

Ormanlarımızın üstündeki değerlerin, altındaki değerler kadar önemli olduğunu savunuyoruz. İnsan sağlığından daha önemli hiçbir şey yoktur. Bu nedenle maden ruhsatlarının ormanlık alanlara değil, çorak ve yerleşim yerlerinden uzak, su kaynaklarını tehdit etmeyecek alanlarda verilmesini istiyoruz.

Türkiye'de orman alanlarımızda karbon tutma oranı ciddi şekilde azalmıştır. Bu, havadaki karbondioksitin fotosentezle alınarak depolanmasıdır ve temiz hava ile iklimimizin korunması açısından önemlidir. Son yıllarda ormanların karbon tutma kapasitesi yarı yarıya azalmıştır.

Daha fazla orman tahribine tahammülümüz yok. Üzülerek belirtmeliyim ki, son on yılda ormanlık alanlara verilen maden ruhsatlarının yüzde ellisi verilmiştir. Bu durum, ormanların göz ardı edilerek yalnızca ekonomik kazanç peşinde koşulduğunu gösteriyor.

Bu durum, özellikle ormanlık alanlarda verilmiş olan ruhsatların olumsuz etkilerini biz Fatsa örneğinde de gördük. Etraftaki ürünlerin etkilenmesi, içme sularının kirlenmesi gibi olumsuz sonuçlarla karşılaştık.

Bu nedenle, özellikle kirli sanayinin yoğun olduğu bölgelerde ormanlık alanlarımızın zarar görmesini istemiyoruz. Sayın Valimiz "kimseye soracak değiliz" demiş. Ancak orada demek istediği şey, mevcut yasaların bazı durumlarda bu tür faaliyetlere olanak tanıdığıdır. Maden Kanunu gereği, bir kişinin tapusunda bulunsa bile, altındaki maden devlete aittir.

Ancak biz şunu savunuyoruz: Bir bölgede yatırım yapmadan önce, o bölgede yaşayan insanların onayını almalısınız. Orada yaşayan insanlar yıllardır o topraklarla iç içe yaşıyorlar; ekin ekiyor, hayvan besliyorlar. Bu nedenle bu insanların bilgilendirilmesi ve onaylarının alınması gerekir. ÇED süreçleri de bunu gerektirir.

Hukuken her vatandaşın buna karşı çıkma hakkı vardır. Bu yüzden "kimseye zorunda değiliz" ifadesi yanlıştır. Vatandaş hukukun kendisine verdiği hakları kullanarak karşı çıkabilir. Bu noktada çevre mücadelesi, o bölgede yaşayan insanların sahiplenmesiyle başarıya ulaşır. Bu nedenle halkla görüştük; halk, bölgelerinin kirletilmesine ve ormanlarının tahribine karşı.

Fındık üretiminin bitmesini istemiyorlar; oradaki 80-90 bin ton fındık üretiminin durmasına karşılar. Bölge halkı bu durumu istemiyor. Biz de halkın bu mücadelesinin yanındayız. Gerek hukuki destek gerekse başka yollarla, bu sürecin önlenmesi için elimizden geleni yapacağız.
(Muhabir-Ercan Demir)

Editör: Alican Köse