"İstifam cebimde" açıklamasıyla CHP'de şeffaflık sürecini başlatan Zonguldak Belediye Meclis üyesi Dr. Atınç Kayınova; parti içi demokratik süreçlerin işlemeyişi ve rant üzerine tartışmalara kadar birçok konuda İNANIŞ'a konuştu.
Kayınova Belediye Başkanı Muharrem Akdemir'in "Ben olmazsam hiçler" dediği açıklaması üzerine de açıklamalarda bulundu. 
Kayınova'nın Belediye Meclisi ve CHP içinde uzun süre tartışılacak, Zonguldak siyasetinde "yol haritası" olacak açıklamaları şöyle: 

Adnan Küçükvar: Disipline sevk edildiğiniz doğru mu?
Dr. Atınç KAYINOVA: Evet. 

Neden sevk edildiniz? İstifam cebimde dediğiniz için mi?
Hayır, mecliste imar plan değişiklikleri ile ilgili olan gündem maddesinin gündemden çıkarılması yönünde irade koyduğum için.

Neden partinizin grup kararı olan bir gündem maddesinin çıkarılması yönünde oy kullandınız?
Tabi ki kamu yararı olmadığını düşündüğüm için. Ayrıca o madde partimizin değil Muharrem Bey ve Mehmet Türkçelik beyin belirlediği gündem maddesi idi. İlginçtir her zaman yaptığımız gündem belirleme toplantısı o meclis öncesi yapılmadı. Daha önce 2-3 kere gelip gitmiş bir dosyanın grup kararı alınmadan gündeme alınmasının sorgulamasını benden önce yapması gerekenler var. Ayrıca grup kararı falan da alınmadı. Komisyon seçimleri için tartışıldı. Kim grup kararı var diyorsa müfteridir. 


İl ve İlçe Başkanları sizin "İstifam Cebimde" sözünüzden sonra yaptıkları açıklamalarla size yüklenen, CHP'liliğinizi sorgulayan ama birbirleri ile de uyuşmayan sözler söylediler. Size yanıt hakkı oluştuğunu düşünüyorum. Bir değerlendirmeniz olacak mı?
Teşekkür ederim. Amacım bağcıyı dövmek değil. Bu şehrin uzun erimli çıkarları için köşe başı çetelerine karşı bir mücadele vermek gerekli. Bunun için de dik duruş lazım. Sayın Küçükvar, ben bunu göstermeye çalıştım. "Kamu yararı olmayan işleri, CHP'nin politikalarına aykırı olan işleri, Tüzüğümüze aykırı olan işleri benim önüme getirmeyin" dedim. Bunları getirenlerin de bulundukları konumları hırpaladıklarını, partiyi ve bizi hırpaladıklarını dile getirdim. Bunun için de görev değişikliği önerdim. Hepsini uygun dille anlattım grupta. Gerçek CHP'liler beni çoktan anladı, şu anda teferruatla uğraşıyoruz. Eskimiş, demode fikirler, vizyonsuz, statükocu, koltuk kavgası için komik yarışlar, söylemler dökülüyor ortaya. Ben halk için, partimizin adı içindeki Cumhur için mücadele veriyorum. Kimse bana hamaset edebiyatı yapmasın. Bakın benim tüm söylemlerim çok net, hedefi belli. Amacı belli. Ben çok koltuklarda oturdum, oturduğum her koltuğa değer kattım. Koltuktan güç almadım. Beni kapalı kapı arkalarında değersizleştirmeye çalışanlar  bunu halkın önünde yapsınlar yapabiliyorlarsa. Arkasından 3 kişinin yürümeyeceği insanlarla benim enerjimi çalmasınlar. Ben Amele Birliği bursu ile Tıp Fakültesinde okudum. Bu şehre, bu şehrin insanına, sahipsiz madencisine borcum var. Ömründe ocak ağzına bile gelmeyenler o emekçilerin üstünden hamaset yapacaklarına geri dönüp bir baksınlar. Soma kazası öncesi ve sonrası Kayınova ne yapmış, FETÖ sonrası kendilerini madene kilitleyen işçiler için Kayınova ne yapmış, cami olayında müsteşarın "belgeni iptal ederim" sözünün korkusuna "camiye evet" diyen meclis üyeleri dururken, Kayınova'nın İdare Mahkemesinde o açlık grevi sonrasında el konulan sertifikaları var mı bir baksınlar. Benim Cumhuriyetçiliğim, benim halkçılığımı, benim milliyetçiliğimi, benim devletçiliğimi, benim inkılapçılığımı, benim laikliğimi kimse sorgulamaya kalkmasın. Kimse benim CHP'liliğimi sorgulamasın, önce kendisine baksın herkes.  

İl Başkanı sizin "istifam cebimde" sözünüzü rantçılarla mücadele ettiğiniz yönünde bir açıklama ile yorumladı ve tartışma buradan gelişti. Nedir bunlar?
Sayın İl Başkanına teşekkür ediyorum. Kendisine bu toplantıdan yaklaşık 10 gün önce telefonla ulaşarak yaklaşık 15 dk. lık bir görüşme ile hassasiyetimi aktardım. Grup Başkanının kendisi olduğunu ve kimseye bir yetki devrinin olmadığını, Türkçelik'in kendi kafasına göre yaptığı komisyon listelerinden haberinin ve onayının olmadığını, Belediye ve özellikle İmar komisyonundaki kararları ilgi ile takip ettiğini belirtti. Sayın Altun basında çıkan açıklamasında gayet yapıcı bir şekilde süreci özetledi esasında. Hassasiyetimin kaynağına parmak bastı. 


Ebru hanım size yönelik "istifa edebilirsin, partinin adını kullanıp kendine gerekçe uydurma" yönünde bir açıklama yaptı. Siz bunu nasıl yorumladınız? 
Sayın Küçükvar, Ebru hanım benim "istifam cebimde" sözümün "istifa" kısmına takılmış. "Bu adam ne demek istedi" diye sormamış kendine, ya da sormuş da kendi yanıtı kendine hoş gelmemiş olacak ki, konuyu basit bir istifa gibi görüp, bana sopa sallamış. Ben yıllarca kamuda yönetici olarak görevler icra ettim. Adabı ve kamu yönetimini bilirim, bana iki tane adam çalıştırmamış, kamusal sorumlulukla iki evrak imzalamamış, hatta bir bakkal dükkanı dahi çalıştırmamış kişilerin sopa sallaması beni sallamaz ama kendilerini sallar. Kendisinin açıklamasında birçok eksik ve yanıltıcı nokta var. Kendisi onları biliyor. Öncelikle kamuoyuna şunu söyleyebilirdi, neden söylemeyerek kendini zan altına soktu, onu da anlamadım?

Bakın ne demeliydi Ebru hanım: "Atınç bey beni o grup toplantısından 3 gün önce aradı, sorunları açık ve net bir şekilde anlattı, bunlar benim de katıldığım görüşler.  Türkçelik'in tavrından ben de rahatsız oldum, süreç kamu yararına yürümüyor. 
Ancak  sevgili Kayınova siz aday olacaksanız, bunu daha geniş görüşmek isterim. Sonraki gün ya da grup öncesi buluşalım." dedi. Ben  kendisini arayacağımı söyledim, ama aramadım, konuşmadım, ilgilenmedim" de demeliydi.  
Ancak, Sayın Uzun konuşma arasında "KOMİSYONLARDA BENİM BİR TASARRUFUM YOK, BU TASARRUF BELEDİYE BAŞKANINA AİT" tir diye de ekledi.
Sayın Uzun bu söylemi ile, "Halk tarafından seçilmiş meclis üyelerine çok da gerek olmadığını, üyelerin, belediye başkanının güdümünde olan insanlar olduğunu" mu vurgulamak istedi anlayamadım. CHP Merkez İlçe Başkanı olan birisinin bu antidemokratik söylemini ben anlamadım, sanırım kendisinin dili sürçmüş olabilir. 
Gerçi sonraki dönemde Muharrem Bey komisyonları ben yaptırdım diye konuşmaya başladı, bazı üye arkadaşlarımızın anlattıklarına göre, zaten Türkçelik seni şuraya yazdım, buraya koydum diye sayın Akdemir'in yanından aramış. 
Sayın Küçükvar, bakınız burada çok önemli bir şey var. Eğer bu tablo doğru ve Muharrem Bey bu listeleri bizzat yaptırmış ise, meclisi bölen, partiyi bölen bir kimlik kazanır ki, ben buna inanmak istemiyorum.  Ben bunu kesinlikle Türkçelik'in işidir diye düşünüyorum. 
Zonguldak Belediyesi'nin CHP'li meclis üyeleri aradında yaşanan görüş ayrılıkları nedeniyle tansiyon yükseliyor. Son olarak Meclis Üyesi Dr. Atınç Kayınova İnanış Gazetesi'nden Adnan Küçükvar'a verdiği röportajında şok ifdelerde bulundu.

İŞTE O RÖPORTAJ...

Muharrem beyin en çok yakındığı konu bir şeyi  kendi yapmak istediğini beyan eder sonradan hep şu şöyle dedi ya da bu böyle dedi şeklinde açıklamalarda bulunur. Bugüne kadar hep  "Ben yapmak istiyorum ama meclis üyelerini aşamıyorum" şeklinde ki açıklamalarına ben bizzat kendi kulağımla ve kendi gözümle bir kaç kez şahit oldum.

Buradan hareketle, Sayın Akdemir eğer Ebru hanımın da söylediği gibi komisyonları kendi istediği şekilde dizayn ediyor ve Türkçelik marifeti ile bunu uygulatıyorsa o belediye meclisindeki demokratik süreçten söz etmek doğru olmaz. Türkçelik orada kaldığı sürece Muharrem bey bu organizasyonu kabul etmiş olur.

Bakın daha bitmedi. Ebru hanım sonra şöyle devam etmeliydi ki kamuoyu gerçekleri bir başkanın ağzından daha net olarak duysun: O gün grupta da Atınç bey konuyu açtı, gerekçelerini sıraladı, adaylığını belirtti, Lale hanım da aday oldu. Tahsin Bey ilk grup kararı gereği görev değişikliği yapılarak bir başka arkadaşın bu görevi icra edebileceği  düşüncesini dile getirdi, daha önce bu hususun kendi meclis üyelerimiz arasında kararlaştırıldığını hatırlattı.Türkçelik'in adaylığının bu karara aykırı olduğunu, seçim yapmaya bile gerek olmadığını söyledi. Bunun üstüne oylama yapılmamasını Cavit Bey, Zeki Bey, Süleyman Bey ve Emine hanım istedi. Gerekçeleri ise tecrübeli ve sakin bir ismin bu dönemde bu konumda olması idi. Sonuçta oylama bile yapılmadan Türkçelik devam ettirildi.  
Sayın Ebru Uzun sözlerine, Grup Başkanvekili değişmedikçe Tahsin Bey de Atınç Bey de her ikiside hiçbir komisyona aday olmayacaklarını belirtti. Tüm bu tartışmaları ben 3 gün öncesinden bildiğim ve telefonda onayladığım halde seyrettim. Sonra Türkçelik direk komisyon seçimlerine geçince, Atınç Bey de benim fikirlerime değer vermiyorsanız, oylama bile yapmıyorsanız burada daha fazla durmama gerek yok dedi. Bu sözünün üstüne Türkçelik ona "GÜLE GÜLE" dedi, ben yine seyrettim. Atınç bey "emin misiniz güle güle mi" dedi Türkçelik birkaç kere daha "güle güle"yi tekrarladı. Ben yine seyrettim, sesimi çıkarmadım. Bunun üzerine Atınç bey de "Allah yolunuzu açık etsin" dedi çıktı ve gitti. Aslında durum bu idi demeliydi…  

Bunlardan hiç bahsetmemiş Sayın Ebru Uzun açıklamalarında. Ben Sayın Uzun'un o gün beni fevri bir şekilde, şahsi isteklerim için ortaya çıkmış gibi gösteren açıklamasını şaşkınlıkla okudum. Sayın Uzun İlçe Başkanı yapılırken halk tarafından seçilmiş biz meclis üyeleri kendi partimizin organlarını seçme yönünde yeterli bulunmadık ki Sayın Uzun bizi delege listesine bile almadı ya da aldıramadı. Ya da bu işleri çözemediği için o anda aklına gelemedik. O yüzden, "bir meclis üyesi nedir ki istifa edip gitsin, zaten delege de değil" diye düşünmüş olabilir.  Bunu kendisine sormak lazım.

Bu süreçte Mehmet Türkçelik ilginç açıklamalarda bulundu. Son grup toplantısında da siz yokmuşsunuz, neden gitmediniz? Sizce Belediye Başkanı ve İlçe Başkanı neden gitmedi?
Herhalde benim gelmediğimi öğrenmişler ki gelmeye gerek yok, Mehmet idare eder demiş olabilirler. Çünkü  onlara göre ben asi çocuğum ya! Dizginlenmem lazım. Şaka biryana her ikisi de neden gitmediklerini açıkladılar. 
Bakın Sayın Küçükvar çok trajikomik işler oluyor. Benim verdiğim mücadele keyfiyete, adam kayırmacılığa, eşitsizliğe, antidemokratik kararlara ve ben yokmuşum gibi yapılan davranış ve tutumlara karşıdır. Şimdi aynı durum sayın Uzun'a da yapıldı. Hatta İl başkanı ve Belediye Başkanına. 
Muharrem Bey bir şeyler söyledi, Türkçelik'e. Türkçe üstünden kısaca "hop" dedi. İlginç bir konuşma Muharrem Beyin o konuşması. Türkçelik "Türkçe" lik oldu bana göre. Komik işler bunlar. Sayın Başkan masaya vurmalıydı. Onu da herhalde bizimle baş başa iken söyleyecektir Türkçelik'e diye düşünüyorum. Eğer söyleyemiyor ya da masaya vuramıyorsa o da Muharrem Bey'in bu süreçte ne derece etkin rol aldığını ve kendi meclis üyelerinin birbirine karşı durmasını istediğini düşündürür. Bu en kötü senaryo olur. O zaman CHP için, Cumhur için Belediye Başkanına karşı mücadele veren bir pozisyonda kaldığım durumu ortaya çıkar. Bunun olmaması için Sayın Akdemir ve CHP kurmaylarının artık gereğini yapacağını düşünüyorum. Bu iş çok uzadı.
Sayın il başkanı da zaten en baştan rahatsızlıklarını nezaket sınırları içinde realist bir bakışla şeffaflık ilkesi kapsamında dile getirdi. Kamu yararını öne çıkartan bir duruş ortaya koydu. Ebru Uzun'un hala sessiz kalması kendi kararıdır. Bunun sebebini bana değil sayın ilçe başkanına sormak gerekir. 
Sayın Uzun, benim "istifam cebimde" sözüne takılmayıp, "bu adam bunu neden söyledi" onu düşünsün. 

Bu tartışmalar sürerken Belediye Başkanı "ben olmasam meclis üyeleri olmazdı" diyerek meclis üyelerini kendisinin seçtirdiği yönünde bir söylemde bulundu. Bunun için ne diyeceksiniz?
Meclis üyeliği görevimi bana Belediye Başkanımız değil, halkımız verdi. Biz  halktan yetki ve sorumluluk aldık. Partimizin aday belirlemesi ile aday gösterildim ve seçildim. Ben 4. Sırada idim. 500 oyla seçimi aldık. 300 oy daha AKP'ye gitseydi seçimi kazanamazdık. Ama ben yine orada CHP saflarında mücadelede olacaktım. Sayın Başkanın bizi değersiz sayan açıklamasını da hayretle dinledim. Ne demek istediğini de anlayamadım. Bu yüzden de başkanın bu sözlerini üstüme almıyorum. Sayın Başkan kime söyledi ise  açıkça söylesin, muhattapları da yanıt versin. Ben Zonguldak kamuoyunda iyi bir yer edindiğimi düşünüyorum.  


Bu yaşananları günlük hayatınızla bağdaştırabiliyor musunuz?
Ben bir doktorum. Günlük hayatta da böyle sorunlarla çok karşılaşıyorum. Bir insanın sağlık durumu ile ilgili ciddi şüphelerimiz olduğunda o insanı tedavi etmeye çalışırız biz. Olmadı sevk eder, rapor yazar, istirahat verir, dinlendiririz. Koruyucu hekimlik kavramı içinde öncelikle sorunun büyümesini önlemeye çalışırız. Örneğin ateşi çıkan birisinin ateşinin sebebini araştırırken bir taraftan da o ateşi hızla düşürmek isteriz. İnsanın ateşini yükselten birçok neden vardır. Bu bir enfeksiyon da olabilir, kanser de olabilir, ama menapoz gibi bazı durumlarda da ateş yükselir, hasta eğer kadınsa. 
Biz doktorlar önce  ateşi çıkan hastayı soyarız, sonra ıslak pansuman yaparız, gerekirse suya sokar çıkarırız. Olmadı hap, olmadı iğne veririz, en son seçenek suppozituar (fitil) koyarız. Tedaviye direnç devam ederse hastayı bir üst kuruma, uzmana yollarız. Yoksa alimallah havale geçirir, hasta gider.

 

"Gidene güle güle denir" diyen,

meclis üyesi arkadaşlarının çoğu için "CHP'li değil" diyen,

meclis üyesi arkadaşlarını arayıp "seni şu komisyona yazdım, yanına da şunu şunu verdim diyerek" herşeye tek başına karar veren,

"Ben grup başkanıyım" diyen "kimseden emir almam" diyen "grubu toplama talebi benden gelir" deyip grubun kendisine yüklediği sorumluluğu yetki zanneden "gündemi ben belirlerim" diyen "ben imardan anlamam" deyip harita mühendisi varken komisyon başkanlığını bırakamayan, 
MİA planı içinde kamu alanından alıp ailesine ait iş hanının alanında "yanlışlıkla !" arttırım yapan, gazetelere "grup başkanıyım" diye haber salarken doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlara örnek şikayet dilekçelerine "grup sözcüsü" yazanmeclis üyesi arkadaşlarının yanına gelip birlikte karar almak yerine Belediye Başkanının dibinden çıkmayan Türkçelik için çook fazla bile konuştuk. İşin özü bırakın beni, Türkçelik için son açıklamalarından sonra partide benden farklı düşünen varsa onlarında CHP'liliği sorgulanmalıdır diye düşünürüm. O bana güle güle demişti, şimdi ben kendisine hoş geldin diyorum.


İstifa edecek misiniz peki?
İstifa değerli bir müessesedir. Bana meclis üyeliği görevini veren seçmenlerimiz, Cumhuriyet gönüllüsü insanlar, partililerim, yoldaşlarım için, tüm Zonguldak için bir mücadele veriyorum.  
CHP'li olarak Cumhuru temsil ettiğim sürece bu görevin gereklerinde istifa varsa bunun takdir ve tespitini yapacak yine kendi bilgim, tecrübem ve öz karakterimdir. İstifa etmemi gerektiren şartlar oluşur ya da oluşturulursa bu hakkımı da göğsümü gere gere kullanırım. Ancak istifa etmem son söz değil, ilk adım olur. Herkes bireysel çıkarlarını bir kenara bırakacak. Partiyi, Tüzüğü, Halkı öncelikli görecek. Yaptıkları ve yapmadıkları ile bunu kamuoyunun önünde ortaya koyacak. Bu işler konuşmakla olmuyor. Mücadeleye sonuna kadar devam edeceğim. Tavrım konusunda şu ana kadar halkımızın bu konudaki takdiri konusunda hiç şüphem kalmadı. 
Cumhur'u temsil edemeyen Cumhuriyet Halk Partili olduğunu iddia edenlerin takdirini bekliyorum artık.


Son soru, savunmanızı verecek misiniz?
Benim savunma yapmamı gerektiren bir durum yok. Zaten il dışında olacağım çağırdıkları tarihte. Meclis üyeliği harici zamanlarımı Öğretmenevinde okey oynayarak geçirmiyorum ben. Nerelerde, hangi kurumlarla, ne işler yaptığımı, nelerin mücadelesini verdiğimi birçok insan biliyor. Çalışma Bakanlığı'nın davetlisi olarak bir konuşmam var. Antep'te olacağım. Gerek görürsem de tabi ki bir savunma hazırlarım.

 

Editör: TE Bilisim