Sözlükte “Güç ve gayret sarf etmek, bir işi başarmak için elinden geleni yapmak.” mânâsındaki cehd kökünden türeyen mücâhede kelimesi tasavvufun ilk dönemlerinden îtibâren terim olarak kullanılmıştır. Yüceler yücesi Rabb'imiz:
"Başınıza gelen her musîbet kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir; kaldı ki Allah birçoğunu da bağışlar." (Şûrâ, 30) buyurmuştur. 

İşte bu sebeple, bizler de "Bu virüs de nereden çıktı be!” demek yerine; tefekkür ve istiğfâr etmeliyiz. Nefisleri hep doyur hep giydir, hoş olmayanı seyrettir! Pahalı keyif kahveleri içtir, onu memnûn etmek için orada, burada fotoğraf çektir! Unutma! İlâhî kamera da seni çekmektedir! 

Bir otur, dinle bakalım! "Az ye, az iç, az uyu!" diyen Peygamber'imizi... Unutmak üzeresin. 
O'nun güzel nasihatlerinin sana huzur ve sevinç olacağını hissetmelisin. Kaybetmeye doğru giden değerlerine sahip ol, kendine gel. 
Kasırga, deprem ya da aklının bedeninden çıkacağı manzaraların her an gelebileceğini unutma!

Ve hadi acı hisset en derininden yüreğinde. 
Mücâhede edecek mecâl var bedeninde, hisset! Hedeflerine ulaşmak için çalış gayretle, azimle, cesâretle!..

Şimdi ellerimizi ve gönüllerimizi açalım: "Yâ Rabbî! Bize zaferler, sevinçler ver! Nefsimize esir olmayı değil, her dâim uyanık olabilmeyi lütfeyle. ÂMİN."