Değerli sayfa yöneticileri.

Uzun bir süredir sayfanızı merakla ve memleket özlemiyle takip ediyorum. Paylaşımlarınız; kökleri Zonguldak'a dayanan bir birey olarak bizlerin memleket özlemine köprü oluyor. Geçen hafta paylaştığınız bir fotoğraf bu postayı yazmamı kaçınılmaz kıldı. Geçmişten bugüne yaptığınız yayınlar bana cesaret ve güven verdi.
Ben Fransa'da yaşayan Ataları Zonguldak'tan Fransa'ya yaklaşık bir asır önce çalışmaya gelmiş aslen bir Zonguldaklıyım. Büyükbabam ve büyükannem 1922 yılında buraya göçmüş, babam burada doğmuş ve burada bir Türk'le evlenmiş. Ben de Fransa'da doğdum ve burada yaşıyorum. Bir asıra yakındır buradayız ve işimizin başındayız. Seyrekte olsa Türkiye'ye gelip gidiyoruz. Genelde tatil beldelerinde konaklayıp dönüyoruz. Zonguldak'a bir kez geldim o da babamla. Ne akraba ne tanıdık hiçbir bağımız kalmamış. Zaman aşımında bağlar kaybolmuş.
Sizlere yıllardır saklı kalmış bir sırrı vermek için bu postayı yollamak zorunda kaldım. Sonu ne olur, ne biter bilmiyorum. Yerin de duruyor mu, bilmiyorum. Ama artık gün yüzüne çıkması ve kazandırılmasının zamanı geldi sanırım.
Yazımın başında belirttiğim gibi, geçen haftalarda paylaştığınız bir fotoğraf beni heyecanlandırdı. Çünkü fotoğrafın aynısı bizde de var. 1913 tarihli fotoğraf karesinde büyükbabam, patronu ve patronun çocukları da bulunuyor. Ben size konuyu ispatlamak için fotoğrafın kopyasını yolluyorum. Takdir edersiniz ki, isimleri ve kişilerin özel durumlarını vermek istemiyorum. Konuyu paylaşıp paylaşmama takdirini sizlere bırakıyorum.

Konu şu:
Zonguldak'ta kömür madenlerini işleten Fransızların patronu havzada söz sahibi. Fransız mühendisler, yöneticiler ve doktorlar hepsi aynı mahallede kalıyorlar. Fotoğrafta Yayla (Fransız) Mahallesi olarak belirtilmiş. Büyükbabam patronla aynı binada kalmış. Yaveri diyebiliriz sanırım. Az Fransızca bilgisini, işçi patron ilişkilerinde kullanmış, maden ocaklarının çalıştırılması da büyükbabamın maden çavuşluğu, çalışkanlığı ve sadık olması sayesinde yürütülmüş.Ve patronun en güvenilir adamı olmuş.
Lafı uzatmadan konunun asıl bölümünü anlatmak istiyorum. Fransızlar Zonguldak'ta kömür çıkardıkları sürece kazançlarının büyük bölümünü bankalara yatırmamışlar. Ortak havuz oluşturup altına çevirmişler. Altınlar en güvenilir ve korunaklı yer olduğu için büyükbabamın patronunun evinde saklanmış. 1922 yılında Fransızlar Zonguldak'ı terk etmek zorunda kalmışlar. Ancak şartlar altınları yanlarında götürmelerine engel olmuş. Şartlar uygun hale gelene kadar Zonguldak'ta saklanmasına karar vermişler. Mühendislerin oturduğu evin yanındaki bahçeye altın sandığını gömmüşler. Büyükbabamı da yanlarına alıp Fransa'ya geri dönmüşler. Bizleri Fransa'da hak ettiğimiz şekilde çok iyi hayat şartları ve imkanlar da yaşatmışlar.ve bizler ikinci kuşak olarak o imkanlara halen sahibiz.
Geçen zaman süresince ne gelmeye, ne de yasal yolla altınları geri almaya teşebbüs etme cesaretini gösterebilmişler. 1961 yılında patronun oğlu ve benim babam babalarından kalan bu macerayı merak edip yerinde kontrol etmek için Zonguldak'a tekrar gitmişler. Babalarının yaşadıkları yerleri ve sandığın yerinde olup olmadığını kontrol etmişler. Yayla mahallesindeki ev aynı yerinde duruyormuş. Ancak evin hemen yanında Polis, okul ve yönetim binası yapıldığını görmüşler. Gömdükleri noktayı bulsalar bile yanlış anlaşılacağını düşünüp bir teşebbüs yapmaya cesaret bulamamışlar. Tekrar geri dönmüşler. Maddi olanaklarının iyi olması ve zaman aşımı konunun burada kapanmasın da nokta olmuş. 
Ben bu durumu ailemden öğrendiğimde çok küçüktüm ve bir masal gibi dinledim. Zonguldak'a 1998 yılında bir kere gezmeye ve ata toprağını görmek için geldim. Dinlediklerimi yerinde görmek istedim ve tarif edilen adresi buldum çok etkilendim. Hani bazı şeyler orada var olduğunu bildiğiniz için gizemlidir ya öyle bir şey. Babamın ve büyükbabamın tarif ettiği yeri buldum. Yerin işlekliği ve kalabalığı benim de cesaretimi kırdı ve altınların hatıralarıyla orada kalmasına razı oldum.
2014 yılında babamı kaybettim, ancak 1998 yılında ilk ve tek Zonguldak ziyaretimden sonra babam bana bir sırrını daha gösterdi. Vasiyet olarak ben ölmeden bunu kimseyle paylaşmama mı istedi. Bende öyle yaptım ancak babamı kaybettim ve bana ölmeden önce sakladığı Fransız Altınlarının gömülü olduğu yerin işaretli haritasını bıraktı. 
Sayfanızda yayınlanan o eski fotoğraf içimi burktu ve bende size bu işaretli haritayı göndermeye karar verdim.
Yalnız tek bir şartım var!
Yolladığım bu yazıyı sayfanızda önce yayınlamanız ve toplumun bu olaydan önce haberdar olmasını sağlayıp özel kişilerin eline geçmesini engellemeden konunun paylaşılması ve altına yapılan yorumlarla kamulaştırılmasının sağlanması. 
Bu olgunluk oluşunca ikna olacağım, ben de paylaşımın yorumlar bölümüne koyulmak üzere Fransız Altınlarının haritasını sizler vasıtasıyla yükleyeceğim.
E.A.
Fransa

Editör: TE Bilisim