Yine bizim evimizde de dayımlarda da, teyzemde de ,komşularımızda tatlı bir telaş vardı. Evimizin önünde yufkalar açılıyordu imece usülu.. Sonra bunlar pay edilip dolapların üzerine temiz bezlere sarılıp kaldırılıyordu. Tabi başka hazırlıklarda vardı. Annem gece yemek yapıyordu. Komposto pilav çorba ortalığı mis gibi üzüm komposto kokusu sarmıştı. Merak içinde izliyordum annemi. Bu akşamdan itibaren bir ay sürecek ramazanı bana anlattı. Oruç nasıl olur sahura kalkma ve iftar. Bende gece onlarla birlikte kalkmak için anneme yalvarıyordum. Neyse böylece ramazan başladı. Büyük bir heyecan içinde uykuya dalmakta zorluk çekerek sabahı beklemeye başladım. Biraz uykuya dalmıştım ki davul sesi ile uyandım tam evimizin önünde çalıyordu. Maniler eşliğinde sahura çağırıyordu bizleri . Hemen fırladım yataktan. İlk sahur ilk benim gece sahura uyanmam. Babamın kucağında yedim yemeğimi bende oruç tutacaktım onlarla birlikte. Annecimin bütün gece hazırlık yaptığı yemekler yenildi demlenmiş çaylar içildi Annecim bana nasıl niyet edilmesi gerektiğini de öğretti böylece uykuya daldım. Bütün bir günü yarı uykulu yarı uyanık geçirdikten sonra nihayet iftar saati yaklaşmıştı. Yine bizim mutfaktan nefis kokular yayılmaya başlamıştı. Annem yemek hazırlıyor babacım bir kenarda elinde roman okuyor vakit geçiriyordu. Bir ara dışarı çıktı geldiğinde elinde nefis mis gibi kokan pide ile geldi. Bu kokuyu hiç unutamam hele ki babacımın elinden olunca Anneciğimin yaptığı yemekler de yerini almıştı soframızda. Adettendir ramazanda mutlaka hurma bulunur Bir bardak su yemekten önce içilmeli ve peşinden de zeytin sonra çorba ve diğer yemekler gelir İlk iftar caminin ışıkları tamamiyle yanmıştı ışıl ışıldı. Annem elinde tabaklarla ikram için komşulara gitmişti yaptıklarını paylaşıyordu. Sonra bizim kapımız çalındı çeşitle yemeklerle donatılmıştı soframız. Buna ramazan bereketi diyordu annem Uzaklardan bir yerden top sesi duydum nihayet ilk iftar olmuştu. O zamanlar Işıkverenimde top atılarak duyurulurdu iftar sahur saatleri, Camiden gelen ezan sesi ve mahalleden yayılan ışıklar iftarın olduğunu haber verirdi bizlere. Benim hatırladığım tıpkı şimdiki gibi yaz zamanları olması idi. İftardan sonra annelerimiz altlarında uzun etekler teravi namazı için hemen aşağımızda olan camiye gitmek için hazırlandılar. Ben de hatırlıyorum biz çocuklarda giderdik onlarla merdivenlerle üst kata çıkardık. Alt katta amcalarımızı görürdüm . Biz çocuklar tesbih boncuğu misali en arkada dizilirdik annelerimiz önde. Çocuğuz ya içimiz kıpır kıpır tam namazın ortalarında başlardık gülmeye. Annelerimiz öksürerek ya da gözleri ile uyarırlardı bizleri. Eve döndükten sonra ise annem ve teyzelerimin eğlenceli saatleri başlardı. Onlar çeşitli oyunlar oynarken biz çocuklarda evlerimizin önünde oyuna dalardık. Babalarımız ise derin bir sohbete dalmışlardır. Ramazan ayı paylaşım ayı bereket ayı diye öğretildi bizlere. Komşularımız her gün bir evde iftar yaparlardı. Ne kadar güzel günlermiş. Ramazanda durumu olmayanlara gıda yardımı mutlaka yapılırdı o zamanlarda Aslında şimdide bu adet gelenek görenek halen daha devam etmektedir Çadırlarda kurulan Hacivat Karagöz oyunları izlenirdi teravih namazından çıktıktan sonra…, kukla oyunları ne kadar da çok severek izlerdik. Ya çadır etrafındaki neşeli ortam çocuklar oynar seyyar satıcıların etrafına koşuşurduk ne alacağımızı şaşırarak. Ama en çok da pamuk helva ve rengarenk macunlardan Ramazana özel bir mani ile son veriyorum yazıma Bak geldi etli dolma Çok yiyip göbek salma Üstüne bir kahve iç Teravihe geç kalma Davulumun içi pekmez Çalarım içi ötmez Bir bahşiş vermezseniz Davulcu buradan gitmez Bereketli huzurlu sağlıklı bir ramazan geçirmenizi diliyorum Sevgi ve saygılarımla Hülya Küçükhas Zonguldak Nostalji