Emekli öğretmen, yazar Hamit Kalyoncu 35 yıl önce atıldığı öğretmenliğe nasıl döndüğünü anlattı... (Hamit Kalyoncu 1964'te çekilen fotoğrafta eşi Müşerref Hanın ile görülüyor)

İŞTE O PAYLAŞIM...

"35 YIL ÖNCE ..
Uyduruk bir soruşturmayla Fener Lisesi müdürlüğünden alınmış, Endüstri Meslek Lisesi'ne öğretmen olarak atanarak 15 Mart 1982 günü göreve başlamıştım. Her zamanki gibi keyifle işimi yapıyordum. Hatta bir gün, 7.dersten çıkmış, çay-sigara için müdür yardımcıları odasına giderken bir de türkü mırıldanmakta imişim. Genç öğretmenlerden biri, "Yahu Hocam, 7. dersten çıktık siz hala türkü söylüyorsunuz" deyince, "Ne yapayım çocuk, bir dersim daha var. Unutma, bu iş keyifle yapılır" diye yanıtlamışım. Sonra gelsin çaylar..
3.Haziran.1982 günü de sabah kalkmış, traş, giyinme, kahvaltı sonrası, çocuklar okula, eşim işe, ben de kendi okuluma yola düşmüştük. İlk derse gireli 20-25 dakika olmuştu ki bir arkadaş sınıf kapısından seslendi, "Müdür Bey seni istiyor". Ben, "Dersten sonra gelirim" diye yanıtladım. Arkadaş bu kez, "Önemli ve acilmiş" dedi. İdarecilerle ve bir kısım öğretmenle çok önceki yıllardan tanışıyorduk zaten. Ben, "Gene benlik bir iş var galiba" diyerek kürsüyü topladım, çantamı aldım ve müdürün odasına yöneldim.
İçeri girdiğimde müdür ayakta idi. Başyardımcı, iki müdür yardımcısı ve öğretmen arkadaş da odada idi. Yüzleri solgun gibiydi. Diğerleri de ketum bir yüz ifadesiyle bakıyorlardı bana. Çoğu kez yaptığımız gibi şakalaşma ortamı da yoktu. Müdür, "Hamit Bey bu yazı acil olarak gönderilmiş, hemen tebliğ etmeniz gerekiyormuş" dedi. Ben "Neymiş bakalım" diyerek yazıyı aldım ve okudum: "Okulunuz edebiyat öğretmeni Hamit Kalyoncu'nun 1402 sayılı yasa gereğince öğretmenlik görevine son verilmiştir. Durumun kendisine hemen tebliği ile.." Odada bulunanlara "Yani bu iş bitti mi?" dedim. Hepsi gayrı ihtiyari başlarını öne eğdiler..
Bana tebliğ edilen evrakı, "Okudum ve bir örneğini elden aldım"diye imzaladım. İlk dersten çıkmağa 7-8 dakika kalmıştı. Öğretmenler Odasına gidip beklemekten, herkese ayrı dert anlatıp, keyiflerini kaçırmaktansa, "Haydi bana eyvallah" diyerek okuldan ayrıldım. Vay be! Şu işe bak sen!.. Fener'den alındığımda "12 Eylül fırtınasını hafif atlattığımı" sanmıştım. Meğer kasırga sonradan gelecekmiş..
Çarşı'ya doğru yürüyordum. Her adımda kafamda yüzlerce soru oluşuyordu. Her zaman olduğu gibi önce Merkez kahvehanesine gittim. Bir-iki bardak çay içtim. Kalktım Yetman kitabevine gittim. Bir süre de orada oturdum. Yeniden kahvehaneye döndüm. Kimseye bir şey anlatmadan bir süre daha oturdum.Vakit geçmek bilmiyordu. Sonra yorgun adımlarla eve gittim. Kimse yoktu. Biraz oturdum ve duvardaki eski bağlamayı aldım elime, "Hem okudum hemi de yazdım" diye vurdum tellerine..Gözyaşları içinde türküyü bitirmeden bıraktım bağlamayı..
İki satır yazı ile, "bu öğretmen başarılıdır, iyidir, idarecidir" demeden buruşturulup sokağa atılmıştım.3.Haziran 1982 idi tarih..Ama yaşamak direnmek demekti..Direnerek yaşadık sonrasını. 8 yıl sonra Danıştay kararıyla mesleğe dönerek, 1.Haziran 1990 günü okuldan içeri adımımı atarak, çok sevdiğim öğretmenlik mesleğine yeniden şevkle başlayarak..."

Editör: TE Bilisim