Ereğli Gazeteciler Derneği'nin hafta sonu yapılan kongresinde 20 oy alarak 45 oy alan Necati Günay'ın gerisinde kalan Altan Akçakese Sakıncalı Piyade'de kaleme aldığı; "Kazanan Posbıyık kaybeden Uysal" başlıklı yazısında kongre sürecinde ve sonrasında yaşananlarını ironik bir dille ele aldı.

İŞTE O YAZI...

Tebrikler Necati Baba (Günay) ve ekibi.
Samimiyetle söylüyorum. Hak ettiler, kazandılar.
Kongrelerde her yol mübahtır.
Sonucuna saygı... Bize yakışan budur.

Ekibi de çok iyi. Sina, Yasin (Ören), Timuçin...
Bu adamlar gerçek gazeteci.
Diğerlerini bilmem.
Ama, bu yönetim, pimi çekilmiş bomba.
Sina yönetimi ele alıp dengelerse çok iyi işler çıkar.
Arkadaşıma güveniyorum.
Yüzüne de dedim.
Yapamazsa, işler iyi gitmez.
İstifalar gelir.
Ama...
Şimdi yandı Utku... Ali Çataklı Bey.
Bahçeşehir bilmem nesi...
Vallahi bak. Bu ekip öttürür. Öttürecektir de.
Saygı duymam lazım.
Ben bu konuları bilmem,

Ancak; aldığı oyların tamamını gerçek ve Ereğlili gazetecilerden alan ben de, 13 kişi karşı tarafa oy verdi, diye bu seçimi KAYBETMEDİM. Bunu belirteyim. Yani öyle üzgün falan değilim. Gönül huzuruyla yaşıyorum.

Zonguldak, Çaycuma, Filyos, Bartın, Alaplı...
EVEDER Başkanı Kasap Bahattin Şenay, Facebook gazetecisi (kendi ifadesidir) Muhtar Recep Tufan... Kenan abiler, Aydın Karadağ abiler ve diğerleri...
Çok var çok...
Devam edeyim...
Ev hanımı, Arzuhalci, İşçi emeklisi, Ressam, Gemi adamı, Özel güvenlik görevlisi, Butik sahibi...
Bunlar benim meslektaşlarım (!).
Hepsi de karşı listeye oy verdiler.

Sayın ZGC Başkanı Derya Akbıyık, her zamanki gibi Günay, dedi.
Haklı adam. Onun hesapları TGF için.
Türkiye Gazeteciler Federasyonu.
Bunlar Yılmaz Karaca'cı.
Necati Günay demek, TGF Kongresi'nde oy demek.
Oy demek, Akbıyık, yine TGF yönetiminde olacak demek...
Bu da normal.
Menfaat birleşmesi...
Çünkü ben Mehmet Ali Dim'ciyim.
Net.

Sonuçta, seçimi kazanan Günay.
En normali bu.
Bu üye listesiyle, başka seçenek olması mümkün değil.
Bunu, ben, ekibim ya da bana oy verenler bilmiyor muydu sanıyorsunuz?
Bunu Günay'ın yüzüne bile söyledim.
İki hafta önce hem de.
Kongredeki konuşmamda da...
Bu da normal.

Kongreden bir gece önce...
Saat 23.05.
Alaplı'dayız. Çalışıyoruz.
Ünlü (!) bir gazetecimiz, ekibimden bir gazeteciyi arıyor.
Kendisini Subaşı çook sever.
Dinliyoruz.
"Necati liste yapamaya...
Adam bulamaya yazacak. İşi zor bu sefeeer. Ben de oy vermeycem i..ye."
Yedik mi?
Yahu yok.
Ama...
O saate kadar,
Üye adayım Timuçin Özat'a sürekli telefon geliyor karşı taraftan.
"Altan'ı bırak, biz yazdık seni."
Adam diyor ki silin, yazmayın.
Onlar diyor, yazdık.
Günay'ın listesiden istifa edeceğini söylüyor Timuçin.
Etmeyeceksin, diyorum.
Necati Baba'ya bu saygısızlığı yapmayacağız.
Bırak onlar yaptırsın.
Timuçin onurlu davranıyor, lafımı dinliyor.
Hatta ben de listedeki yedeklere,
Kolaylıkla benden istifa edecekleri yazıyorum o arada.
Mesela Facebook gazetecisini. Baskılara dayanamayacakları... Ne kadar komik değil mi?
Sonra...
Dikkat edin,
Ben kimi yazdıysam asil listeye günler öncesinden, çoğunu karşı taraf da yazıyor.
Baskılar...
Adamlar, benim listemden silinmek istediklerini söylüyor kongrede.
Siliniyorlar.
Ha...
Bu da normal.

Ne demiş Haydar Yağız mesela?
Gazetesi olmayan adamdan dernek başkanı mı olur?
Kasap, muhtar, ev hanımı oyuyla yönetime yedek listeden giren kim, diye sormak lazım.
Sormuyorum.
Sormamam da normal.
Bizi yıllardır o kasaplar yönetti, çoğunun yine de gücüne gitmez.
Ben ne yapayım?

Mustafa Uysal dostum sorduğu için yazıyorum:
Sevgili Mustafa,
Allahım olmasın kasaptan, muhtardan oy istemedim.
Hele Ereğlili olmayandan.
Hele hele gazeteciliğin kenarından bile geçmeyenden...
Meziyet Uzun,
Yıllardır candan arkadaşımdır.
Duydum ki Günay'ın listesinde,
Ben o kadına telefon dahi açmadım.
Günay'a saygısızlık yapmadım.

Dedim ya,
Bu süreçte,
Ereğlili olmayan hiçbir üyeden oy istemedim.
Hayatında gazetecilik yapmamış, tek bir paragraf yazısı olmayan ustalardan da (!) oy istemedim.
Kongredeki konuşmamda da,
Üç oy alsam yeter,
Burası hesaplaşma yeri, dedim.
Hesap verme zamanı, dedim.
Hesabımı da sordum.
Ali Ceylan'ın,
Yusuf Zobar'ın,
Serpil Kasapoğlu'nun,
Şenol Azman'ın,
Yalçın Şenol'un neden üyelikten atıldıklarının hesabını...
Hatta,
Sinan Kabatepe dostum da sordu konuşmasında,
Kurtuluş Ayyıldız ustam da...
Cevap verebilir miydi Necati Baba?
Hadi canım sizde...
Ama...
Bu da normal.
O hazirun cetveli rezilliğinin hesabını da çatır çatır sordum.
Umurumda değil.
Sorularıma,
Şu saate kadar da hala cevap alamadım.
Ama...
İşin garip tarafı ne biliyor musunuz?
Zonguldak,
Alaplı,
Çaycuma,
Bartın oylarıyla seçimi kazananlar,
Kutlamayı Alaplı'da yaptılar.
Balıkçıda.
Bölgesel dernek vesselam.

Haaa...
Şimdi gelelim,
Normal olmayanlara.

Günlerdir diyorlardı ki,
Karşı taraf...
Ben, Ereğli Belediye Başkanı Hüseyin Uysal'ın adayıymışım.
Allah Allah.
Adam,
Beni toplantılarına bile davet etmez,
Açıklamalarını bile yollamaz.
Aramızda, davalı ve davacı olarak 8 ayrı soruşturma dosyası var.
Yanlışım yoksa...
Rakamlar bile karıştı.
En azından onun ekibiyle benim aramda sorunlar var.
Ama ben nedense onun adayı oldum.
Anormallik mi aradınız.
İşte.
Anormal.

Kongre sabahı...
Saat 11.50.
Kongre salonunun önü.
Üye adaylarımdan biriyle,
Karşı listeden bir adayın konuşmasından pasaj:
"Sen hata yaptın. Altan'ın yanında olup onun listesine girenlere belediyeden ilan yok."
Aha.
Meşhur baskı.
La hani ben Uysal'ın adayıydım ya?
Hişt, demeye gerek kalmadı.
Ne büyük bir lütuf yahu bu.
Dahası,
İki gün önce,
Benden oy kapabilmek için,
Birkaç ay önce dernekten istifa eden Belediye Basın Danışmanı Hasan Sarıalp ile fotoğraf çektirme yarışı...
Algı operasyonu.
Ama arkadaşlarıma nasıl laf edeyim?
Seçim bu.
Bunlar doğal.
Ama be...
Hayal de olsa,
Uysal'ın adayı olmak, bu kadar kısa sürmeseydi keşke (!).

Kongre...
Günay, faaliyet raporunu okuyor.
Ne faaliyeti yahu!
Sazı bir aldı eline,
Baştan aşağı Uysal...
Yok ilan paralarıydı,
Yok aboneliklerdi.
Yok gazete satış büfesiydi.
Geydirip (!) duruyor Uysal'a...
Ne yapacaktı yani?
Faaliyet mi yaptı adam?
Üç yılda iki Kutlu Doğum Haftası etkinliği,
Bir de Erdemirce düzenlenen Kapadokya Gezisi.
Gerisi hikaye.
Sivil toplum örgütleriyle ortak faaliyetlermiş falan filan.
Yedirdi yani bize.
Hee...
Biz patlayacaktık,
Mehmet Öztürk dayanamadı önce.
"Ya bırak belediyeyi, deminden beri ne anlatıyorsun sen! Sadede gelsene..."
Haklı...
Ama...
Uysal'a geydirdi bir kere...
Ben o arada,
Posbıyık'ın çelengine bakıyorum.
Gözlerim daldı.

Uysal'a soru:
Bu kongrede,
İlan kozunu sen mi kullandın?
Elinden gazete satış büfesini almak için tahliye kararı aldırdığın ve tartışmalarınızın basına yansıdığı Günay'a destek vermek için gazetecilere sen mi gözdağı verdin?
Dur ya, Başkan sen hiiç zahmet etme.
Sen bunu yapacak adam değilsin.
Net söylüyorum.
Sen bunu yapmazsın.
Yaptın mı yoksa?
Yaptıysan canın sağ olsun.
Ama yapmadıysan...
Bu işte bir dahlin hiç olmadıysa,
Birileri senin adını kullandıysa,
Ki inanmak istemem buna...
Eğer sen, o gazete satış büfesini bunların elinden almazsan adam değilsin.
Bak bu kadar net.
Ama bu işte dahlin varsa,
Bu kongreye etki ettiysen,
Eyvallah.
Bundan sonra sen uğraşacaksın bunlarla, ben değil.
Çünkü bunların istekleri bitmez,
Bitmeyecek.

Yetmedi.
Kongre salonu.
Bir çelenk.
Dedim ya yukarıda.
Üstünde Neriman-Halil Posbıyık yazıyor.
Bir kart yazılmış Posbıyık tarafından.
Herkesin dilinde.
Okudum ben de.
"Sayın Necati Günay,
Şimdiden hayırlı olsun.
Halil POSBIYIK."
Allah Allaaah.
Bu da anormal.
Noluyo lan!
Halil Başkan?
Allah Allaaaaah.
Yine Allah Allaaaaaah...
Yok yahu, Halil Bey böyle bir şey yazdırmaz.
Ama...
İnkar edene kadar durum bu.
Kongre bitmeden... Şimdiden hayırlı olsun.


Oy verme işlemi başladı.
Zaten konuşmalar gergindi.
Sıkıntı yok.
Alışığız gerginliklere.
Metin Yüksel.
Çok severim kendisini.
Diyor ki etrafındakilere,
Zaten seçimi Necati alacak da,
Daha çok fark olsun...
Alın benim arabayı,
Bazı üyeleri salona getirin.
Mutlaka oy atmalılar.
Hangi Metin Yüksel bu?
Posbıyık'ın hal-i hazırda bir numaralı danışmanı...

Ne demişti ünlü bir düşünürümüz:
Belediye seçimi, EGD seçiminden mi geçer?
Buyrun.
Geçiyormuş.
Ama geçiren biz değilmişiz demek ki.
Beni Uysal'ın adayı gibi gösteren,
Sonra Uysal adına konuşup ilan baskısı yaptıran Necati Baba bu işin mimarı olmuş.
Posbıyık çelenkli ve mesajlı kongrede,
Dolayısıyla da kazanan Posbıyık, kaybeden Uysal olmuştur.
Kızmaca yok.
Benim yüzümden (!) kaybettiği için Uysal'dan özür dilemem icap etmektedir.

Amaaaaaaa.
Bu gerçekleri tam beş gün önce anlatıp kendisini uyarmak istediğim Uysal,
Bana telefonla bile dönüş yapmamıştır.
Buraya dikkat.
Şimdi o uğraşsın onun ismini bu işlere karıştıranlarla.

Son...
Yıllarca Necati Günay için en ağır hakaretleri yapan meslektaşlarım...
Görev vermek istedik,
Yok, dediler.
Bıkmışlar artık dernekten, Günay'ın kumpaslarından.
Zonguldaklılardan falan.
Gına gelmiş.
Haklılar.
Ama bazıları,
Oy vermeye bile gelmediler.
Yazık.
Hadi bundan sonra çıkıp da eleştirin Günay'ı...
Hadi.
Mesleğinize, kimliğinize saygınız yok be sizin.
La size lafım şu:
Ben alt tarafı seçim kaybettim.
Çoğunuz mesleki saygınlığınızı ve Günay'ı eleştiri hakkınızı kaybettiniz.
İşte bu sebeple,
Var ol Sinan Kabatepe,
Var ol Kurtuluş Ayyıldız,
Var ol Ali Ceylan.
Var olun ekip arkadaşlarım,
Var olun kongreye gelip demokrasi şölenine (!) katkı verenler.

Bir kez daha ifade edip bitireyim.
Kusura bakma Hüseyin Uysal başkan.
Ayda yılda bir senin adamın oldum,
Bir çelenge, bir mesaja, bir arabaya seçim kaybettirdim sana.
Hakkını helal et.
Bundan sonra en fanatik savunucun benim ağam.
Seni sadece biz eleştireceğiz.
İsmail, Hüseyin ve ben.

Yarın devam edeceğiz.

Editör: TE Bilisim