Türkiye’deki nüfusun yüzde 80’ninin, sanayi tesislerinin de yüzde 75’inin büyük deprem riski altında olduğunu aktaran ZBEÜ Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Kutoğlu, kentsel dönüşümde istenilen seviyelere gelinemediğini aktardı. Sosyolojik boyutu incelendiğinde vatandaşların dört davranış özelliği gösterdiğini belirten Kutoğlu, nüfusun büyük kısmının deprem riski bulunan coğrafyalarda toplandığını ifade ederek şöyle dedi:
“Halen daha nüfusumuzun yüzde 80’i; büyük sanayi tesislerimizin yüzde 75’i büyük deprem riski altında. Bu anlamda maalesef geçen sürede pek çok yasal düzenleme olmasına rağmen halen daha vatandaşımızı kentsel dönüşüme ikna edemedik. Kentsel dönüşümde istenilen seviyeye gelemedik. Nüfusumuzun büyük bir kısmı belirli coğrafyalara toplanmış durumda. Bu coğrafyalar da maalesef en büyük deprem riski bulunan illerimiz. Bu anlamda bizim neden bu sorunu çözemediğimizle ilgili sosyolojik boyutlarını incelememiz gerekiyor. Yapılan incelemelerde dört davranış özelliği gösterdiği ortaya çıkıyor. Birincisi ekonomik sorunlar nedeniyle kayıtsız kalmak. İkincisi ‘bana bir şey olmaz’ mantığı. Üçüncüsü aşırı panik hali gösterme ve çok az bir kısmı mantıklı reaksiyon ile tedbir alma yönünde eğilim gösteriyor. Yine baktığımız zamanda anketlerde insanlarımızın yüzde 80’i konut alırken depreme veya diğer afetlere dayanıklı olup olmadığını merak etmediğini söylüyor. Böyle bir tablo altında hakikaten çok ciddi bir tehdit altındayız”

“Deprem konusunu artık Türkiye’nin gündeminden çıkartmamız lazım”
Hakan Kutoğlu, kentsel dönüşümün genellikle özel sektör ile vatandaş arasında yapıldığını ancak bundan yeterince verim alınamadığını belirtti. Kutoğlu, “Bu deprem konusunu artık Türkiye’nin gündeminden çıkartmamız lazım. Bugüne kadar çıkan kentsel dönüşüm yasalarından yeterli verim alamadık. Kentsel dönüşüm genelde özel sektördeki müteahhitlik firmalarıyla vatandaşın anlaşması noktasında gerçekleşiyor. Özel sektör olduğu için olaya sonuçta kar gözüyle bakıyor. Ama vatandaşımızın genelde yoğun konut yapılaşması Türkiye’nin en değerli alanları olan deniz kenarları, sulak arazi kenarları olduğu için son derece değerli. Vatandaşımız bu durumu bildiği için kentsel dönüşüme razı gelmiyor. Kendi evlerinin ellerinden çok düşük ücretle alınıp yüksek kar elde edileceği düşüncesinde oluyor. İşin aslına baktığımız noktada, iki taraflı bir güvensizlik söz konusu. Bir taraftan inşaat yapacak müteahhit kar edemeyeceği öbür taraftan vatandaş da arsasını veya evini çok düşük bedelle satacağı endişesi yaşıyor. Büyük bir yıkımla sarsılıp ağır bedeller ödememek için yeni yöntemler denememiz lazım” diye sözlerine devam etti.

“Yeni yöntemle devlet de vatandaş da kazanır”
Kentsel dönüşümde yeni yöntemler belirlenmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Kutoğlu, “Bizim burada önerimiz güven telkin edebilmek için vatandaşla devlet arasında kentsel dönüşüm ajansı kurulabilir. Vatandaşla belediyeler arasında bir yatırım ortaklığı modelinin geliştirilmesi ve bunun denenmesi olabilir. Alansal bazda dönüşüm yapmak istediğimiz zaman; sorunlu bölgelerde hemen vatandaşla belediye ve devletin kuracağı kentsel dönüşüm ajansı arasında yatırım ortaklığı kurulacak. Yatırım ortaklığının ilk sermayesi için de Emlak GYO var, TOKİ, DASK var. Bunlar ilk sermayesini koyabilirler. En riskli alanlardan başlayarak hemen kamulaştırılıp sorunlu binalar yıkılabilir. İlk sermaye ile buradaki vatandaşlar boş yapı stokunun içerisine yerleştirilebilir. Sorunlu binalar yıkılıp yerlerine ihtiyaca binaen otopark, ticaret alanı, alışveriş merkezi, turizm alanı, turistik alanlar gibi alanlar oluşturularak buradan elde edilecek gelirle vatandaşa arsası miktarında hisse verilebilir. Böylece vatandaşımız sürekli bir gelire hak kazanacak. Aynı zamanda da bu alanlar çok değerli alanlar olduğu için devletin de kazanacağını düşünüyoruz. Kentsel dönüşüm sorunu da çözülecektir. Bir taşla üç kuş vurmuş gibi olacağız diye düşünüyorum. Bu yöntemin değerlendirilmesinde fayda vardır. Araya kimse girmediğinde devletle vatandaş çok daha iyi anlaşacaktır. Daha güvenli bir alışveriş, iş ortaklığı olacaktır diye düşünüyorum. Aksi taktirde önceki yöntemlerle bu işi hızlı bir şekilde göremediğimiz gayet açık görülmektedir” şeklinde sözlerini tamamladı.

Editör: TE Bilisim