Uzun yıllardır Zonguldak'ta yaşayan kentin sevilen simalarından Mithat Temel Taştan Zonguldak'e hüzünlü bir mektupla veda etti. Ketten hızla devam eden göçün son aktörlerinden olan Taştan mektubunda şunları yazdı;

"Doğup büyüdüğüm bu kentten gidiyorum. Mutluluktan çok mutsuzluklar yaşadığım, ihanetler gördüğüm sırtımdan vurulduğum, bu şehirden gidiyorum. Dosttan çok, dost görünenlerin olduğu, yüzüne gülüp arkandan konuşanların çok olduğu bu kentten gidiyorum. İyi günümde ve kötü günümde yanımda olanların çok az olduğu bu kömür kokulu kentten gidiyorum.

Çok sevdiğim güzel toprağımdan, hiç sevmediğim insan görünümlü şeytan ruhlu sahtekarlar yüzünden gidiyorum. Kokusuna havasına doyamadığım liman arkasından, yüzmekten, kumlarına yatmaktan haz duyduğum kapuz plajından, sahilinde çay içtiğim Sahil Cafe'den, her gün koşuşturmasından bıkmadığım Gazipaşa caddesinden, işim nedeni ile hemen hemen her gün girip çıktığım vergi dairesinden, SGK kurumundan ve günlerimin büyük bir bölümünü geçirmek zorunda kaldığım tüm banka şubelerinden ve orada çalışan emekçi arkadaşlarımdan... Ticaret ve sanayi odası ve oradaki emekçi arkadaşlarımdan, yol boyunca gezip kara kumunda oturup çekirdek çitlediğim kozlu sahilinden, hemen hemen her sabah simit aldığım simit fırınından ve fırıncı arkadaşlarımdan ayrılırken, gözüm arkada kalarak gidiyorum…

Oğlumun doğup büyüdüğü, yollarında koşup yürüdüğü, kalbinin kırık ayrıldığı bu kentten, bende onun gittiği gibi kalbi kırık gidiyorum…

Sevmediğim ruhsuzları çok olsa da, ruhu güzel, kalbi temiz, gerçek dost dediğim çok az sayıdaki gerçek dostlarımdan ayrılmanın hüznü ile gidiyorum.

Bir de arkadaşlarım var benim dost olamadığımız, dostluk kurmaya fırsat bulamadığımız ama içten samimi selamlaştığımız, yeri geldiğinde bir birimize sıkı sıkı sarıldığımız arkadaşlarım var, onları da kalbimin bir köşesine alarak gidiyorum…

Elbette kardeşlerim de var benim. Geçmişinde acılar çekmiş, kaybedişler yaşamış, acıyı, yokluğu, hüznü kendilerine fistan yapmış ama hiçbir zaman birbirlerinden kopmamış kardeşlerim var benim. Kalbimin en değerli yerinde onları da alarak gidiyorum bu kömür kokulu güzel kentten…

Tabi benim de hatalarım oldu. Hiç uğruna kavgalarım, nedenini bilmediğim dargınlıklarım, çalışma hayatı koşuşturması içinde kırdığım, kırıldığım insanlar var, yalnız onları geride bırakıyor ve yanıma almadan gidiyorum…

Pişmanlıklarım da oldu benim, her insan gibi. Yapmak istediklerim, yapmadıklarım da oldu ama ben yaptıklarımdan ve yapamadıklarımdan değil, yapmadıklarıma pişmanlık duydum, pişmanlıklarımı da yanıma alıp gidiyorum…

Bebekliğimi, hiç yaşayamadığım çocukluğumu, gençliğimi ve yorgun bedenimi de alıp gidiyorum…

Alıp gitmeyi hayal ettiğim ama bir türlü bunu beceremediğim güzel köpeğim KÖMÜR'ü yanımıza alamadan, onu da yüreğimize alarak gidiyorum…

Çalışma hayatımın son 17 yılını, çalıştığım iş yerimi ve çalışma icabı yaşadığım acı-tatlı ne varsa geride bırakıp, hayatıma renk ve anlam kattıkları günleri geride buruk bir veda ile bırakarak gidiyorum…

Bir de benim iş arkadaşlarım var. 35 yıl önce hiç yaşayamadığım o gençliğim var ya, işte ta o zamanlar tanıştığımız patron veya iş arkadaşlığı değil, dostluk, kardeşlik değerlerini en olgun, en samimi, en saygılı ve en içten yaşadığım canlarım var benim. Onları kalbime sığdıramayacağım kadar çok seviyorum ve onları başımın üstüne koyarak gidiyorum…

Beni mutlu eden en büyük neden, bu gidişte yalnız değilim… Beni, benim kendimi sevdiğimden çok seven, dünya tatlısı canımdan öte canım, cananım, hayat arkadaşım yoldaşımı da alıp GİDİYORUM…

Geride bıraktığım tüm gerçek dostlarım, arkadaşlarım, akrabalarım ve kardeşlerim sevgiyle ve sağlıkla hoş kalın, hoşça kalın…"

Editör: TE Bilisim