Türkiye Gazetesi yazarları Cem Küçük ve Fuat Uğur'un 28.Ağustos tarihinde TGRT'de yayınlanan Medya Kritik programındaki aşağılayıcı sözleriyle ilgili çağrısına GMİS Başkanı Ahmet Demirci ve yönetim kurulu sessiz kalırken gazeteci ve GMİS Genel Başkan Danışması Turhan Oral'dan 'kapak' olarak nitelendirilebilecek bir yazı geldi. Oral, İnanış Gazetesi'ndeki; "Şemsi Denizer unutulmaz" başlıklı yazısında şunları yazdı.

"Bayram öncesi sanatçı bir bayanın bir otel odasında sunucu bir arkadaşını vurup intihar etmesi ulusal basında günlerce yer buldu.

Söz konusu bayanın bir dönem Şemsi Denizer ile arkadaşlık yapmış olması, maden işçilerini, 1990 madenci grevini, 4-8 Ocak Zonguldak-Ankara yürüyüşünü de gündeme taşıdı.
Doğal olarak bu olay mahalli, basında da yer buldu.
[*][*][*]
Şemsi Denizer anıldığında 27 yıl öncesinin grevinden ve yürüyüşünden de söz edilmesi, onun asıl kimliğinin bir sendikacı olduğunu, maden işçilerinin önderi olduğunu, topluca yürüyen 100 binden fazla bölge insanının ve demokrasi savunucusunun lideri olduğunu gösterir.
Onun içindir ki, Denizer ve eylem birbirinden ayrılamıyor.
Emekçiler ve demokrasi mücadelesi verenler bu eylemin başarısını ve kazanımlarını nasıl yeni nesillere taşıyorsa, sermayenin kayıtsız şartsız egemenliğini, yani sömürüyü kolaylaştıran örgütsüz toplumu savunanlar da bu eylemi küçültmenin yollarını arıyor ve kendi nesillerine aktarıyorlar.
[*][*][*]
Türkiye Gazetesi yazarları Cem Küçük ve Fuat Uğur 28.8.2017 tarihinde TGRT'de yayınlanan Medya Kritik programında Denizer'in bu özel ilişkisinden hareketle sözü grev ve yürüyüşe getirdiler.
Çocukluğunun Zonguldak'ta geçtiğini, babasının ve akrabalarının maden işçisi olduğunu söyleyen Cem Küçük ve dayısının Kilimli belediye başkanlığı yaptığını, çok sayıda akrabasının Zonguldak'ta yaşadığını söyleyen Fuat Uğur'un; grev, yürüyüş, Şemsi Denizer, grizu faciası ve diğer konulardaki tüm bilgileri yanlıştı.
Zonguldak ve Türkiye için son derece önemli gelişmelere sebep olan ve dünyada yankılanan bu süreç hakkında hiçbir araştırma yapmadıkları ve akrabalarına dahi sormadıkları anlaşılıyordu.
Ancak madenci eylemine ve sendikal mücadeleye olan karşıtlıkları ve öyle bir ortamda yetiştirildikleri, ön yargıları açıkça görünüyordu.
Bilgi sahibi olmadan fikir üretmeye kalkışmışları ise seviyeyi iyice düşürdü. 
Daha önceki programlarda çeşitli konularda yaptıkları açıklamalar ve seyircilerin ayrıntılarını bilmediği konularda verdikleri bilgiler hakkında da derin şüpheler oluştu. 
Özellikle konu hakkında bilgi sahibi olan maden işçileri ve bölge halkı açısından inandırıcılıkları kalmadı.
[*][*][*]
Genel Maden İş Sendikası grev uygulamasını 30 Kasım 1990 tarihinde başlattığında Türkiye Taşkömürü Kurumu'nda çalışan sayısı yaklaşık 34 bin, Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü'nde çalışan sayısı yaklaşık 6 bin kişidir. Toplam üye yaklaşık 40 bindir. Grevde zorunlu olarak çalışması gerekenler de düşülürse grevdeki işçi sayısı yaklaşık 35 bindir. Söylendiği gibi 55 bin işçi yoktur. Ama Zonguldak-Ankara yolunda Şemsi Denizer'in en önde olduğu yürüyüşte yürüyenlerin sayısı 150 bine ulaşmıştır.
Grevde sendikaların işçilere ücret vermesi mecburiyeti yoktur. 
Asıl olan dayanışmadır. Onu da bölge halkı tüm dünyaya göstermiştir. Grev 30 Kasım 1990 da başlamış, madenciler, aileleri ve bölge halkı günlerce caddelerde yürümüş, Hükümet duyarsız kalınca 4-8 Ocak 1991 tarihlerinde Zonguldak-Ankara yürüyüşü yapılmıştır. Bakanlar Kurulu 25 Ocak 1991 de grevi ertelemiştir.
Miktarı ve kaynağı belli olmayan ama Avrupa'daki ve Dünya'daki solcular olduğuna vurgu yapılan kişi ya da kurumların gönderdiği belirtilen yardımların işçilere dağıtılmadığı söylenmiştir. Küçük'ün tam olarak hatırlamadığı ama "500 bin mi, 5 milyon mu" diye ifade ettiği bir dış yardımın kayıt altına alınmaması ve yok edilmesi mümkün mü?  
Sözü edilen Jaguar marka araba alımı bir girişim olarak kalmış ve vazgeçilmiştir.
Dönemin Cumhurbaşkanı rahmetli Turgut Özal'ın madenciler ve madenler için söyledikleri, madenciler ve bölge halkı tarafından kabul görmemiş ters tepki yaratmıştır. "Maden ocaklarını kapatalım, somon balığı üretelim" diyen rahmetli İshak Alaton Zonguldak'a davet edilmiş ve bir panelde görüşlerini savunmuştur. Ancak kabul görmemiştir.
Sözü edilen ve Küçük'ün tanıdıklarının hayatını kaybettiğini söylediği grizu faciası Kozlu Müessesesinde 3 Mart 1992 tarihinde olmuş ve 263 madenci hayatını kaybetmiştir. Kaza saat 20.00 da yani akşam 8 de olmuştur. 1 mart 1991 de ve sabaha karşı değil.
55 bin kişinin yaptığı işi bugün 10 bin kişi yapabiliyormuş, diyecek kadar Zonguldak'ın dününden ve bugününden habersizler. Bugün, TTK tarihinin en kötü dönemini yaşıyor. Çalışan sayısı yaklaşık 7 bin 500 ve yıllık üretim 1 milyon tonun altında. 
Öyle anlaşılıyor ki akrabalarıyla da görüşmüyorlar.
Rahmetli Şemsi Denizer'in özel hayatından hareketle Zonguldak'ı ve Şemsi Denizer'i hedef tahtasına koyan, bölge insanını küçümseyen Küçük ve Uğur çok sayıda maden işçisinin işe gitmeden maaş aldığını da söyleyebildiler.
[*][*][*]
Evet, "Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunamaz" diyen gazetecilerin ne kadar haklı olduğunu bir kez daha gördük. 
Bırakalım gazeteciliği, ‘Zonguldaklıyım' diyemeseler de ‘Zonguldak'ta yaşadım' diyebilmek için bile bundan daha fazla bilgi sahibi olunması gerekir.
Şemsi Denizer maden işçilerinin ve Zonguldak bölge halkının gururudur. O büyük bir lider ve sendikacıdır. 
Özel hayatı asıl işini yapmasını engellememiştir. 
Denizer, savunamayacağı bir şeyi yapmadığını her zaman söylemiştir.
Denizer öncülüğünde yaşanan grev ve yürüyüşün hemen sonrasında yapılan genel seçimlerde iktidar değişmiştir. Asıl unutamadıkları budur. Gelmiş geçmiş tüm iktidar sahipleri korkmuştur.
Şemsi Denizer 1992 yılında işçilerin en büyük örgütü olan Türk-İş'e Genel Sekreter seçilmiş 1999 yılında öldürülmüştür. 
Sevgi, saygı ve rahmetle anıyorum."

Editör: TE Bilisim