Tarih, 29 Nisan…
Seçimlerden hemen önce.
Ereğli Bayat Köyü ilkokulunda kütüphane ve drama salonu açılışı yapılıyor.
Ereğli İlçe Milli Eğitim Müdürü Harun Akgül’de açılışa katılanlar arasında.
Milli Eğitim İlçe Müdürü olduğu için haliyle okulda yapılan açılışın ev sahibi sayılıyor.
Açılışı o dönem milletvekili olan Ünal Demirtaş yapıyor.
Normal karşılayabiliriz, çünkü Ünal Demirtaş Bayat İlkokulu mezunu.
Etkinliğe katılan bir diğer isim ise yine o dönem CHP Milletvekili adayı olan Eylem Ertuğrul.
İşte bu kısım bize biraz ilginç geldi.
Açılış seçimden hemen önce, CHP tam kadro orada, Ak Partili bir isim yok.
Ereğli İlçe Milli Eğitim Müdürü Harun Akgül, bu konuda ne der ne düşünür bilmiyoruz.
Ama Harun Akgül’ü biraz araştırdığımızda, Hamdi Uçar sayesinde o görevde olduğunu öğrendik.
AK Parti sayesinde göreve gelen bir bürokratın, seçimlerin hemen öncesinde, okulda yapılan kütüphane açılışına nasıl bu kadar siyaset bulaştırdığını anlamak mümkün değil.
Ama anlatmak isterse dinleriz…


BUNDAN SONRA HAMDİ DEĞİL, ZONGULDAK UÇAR!
İlginç bir seçim dönemi yaşadık.
Türk halkı yeniden Erdoğan dedi.
Zonguldak’ta sarı renkli iller arasındaydı.
Önümüzdeki 5 yılın, Zonguldak adına olumlu geçeceği kanaatindeyim.
Zira Erdoğan ile yakın olan Muammer Avcı’nın mecliste olması, kent adına büyük avantaj.
Zonguldak’ta devam eden siyasi hesaplaşmalara kurban edilmeye çalışan Muammer Avcı’ya sokakta büyük destek var.
Mazbatasına alır almaz, Özsüt’te ve Çaycuma Vadi Bungalov evlerinde Muammer Avcı’yı nasıl yıpratırız planları yapılmaya başladı.
İl Başkanlığına vekalet eden Mustafa Çağlayan, asalet alabilmek için aldığı talimatları, güdümünde olan basın kuruluşları üzerinden işletiyor.
Geçmişte birbirine tekme atan, iftira atan ne kadar gazeteci varsa şimdi tek çatı altında toplanıyor.
Yeniden vekil olamayışını, Özsüt’de soda içerek hazmetmeye çalışan Hamdi Uçar, kaybettiği siyasi gücünü yeniden kazanmanın planlarını, Mustafa Çağlayan üzerinden yapmaya çalışıyor.
Amaç belli, Muammer Avcı’yı yıpratmak ve Mustafa Çağlayan’ı il başkanı yapmak.
Hamdi Uçar hala kendini nimetten sayıyor ama sorarlar kardeşim adama, senin bu kente ne faydan oldu diye!
Geçmişte, Merkez ilçe başkanlığı görevinden usulsüzlük yaptığı için alınan Mustafa Çağlayan’ı, bu kez il başkanı yapmaya çalışmak, bu kente ve AK Parti’ye ihanettir!
Ama bu cenahın kent umurunda olmadığı için yönetebileceği bir isim üzerinde uzlaşıyorlar.
Bakınız, Ömer Selim Alan’ın ilk göreve başladığı yılı hatırlayın.
AK Parti içinde kirli bir yapı olduğunu, bu yapı değişmedikçe başarılı olamayacaklarını savunurdu.
Bu yolda ilk aldığı kelle Mustafa Çağlayan’ın ki oldu.
Ne fırtına koptu o zaman!
Beycuma lobisi girdi devreye, Ali Rıza akşam yatıyor baldızı yazıyor, sabah kalkıyor kayınpederi yazıyor.
Köşesinden kelime oyunu yapıyor, harf veriyordu!
Kıbrıs diyor, viski diyordu!
Sonrası malumunuz…
Ellerini yukarı kaldırarak teslim oldu Ömer Selim Alan!
Şimdi bu Beycuma Lobisi, Muammer Avcı’yı teslim almak için çabaladı.
Ama Muammer Avcı’yı diz çöktürecek bir bilgi bulamadılar.
İftira attılar halk inanmadı!
Arabasını yazdılar, kimse ciddiye almadı.
Bundan sonra neler yapacaklar izleyip göreceğiz.
Ama Zonguldak’ın artık kaybedecek vakti yok!
Beycuma Lobisinin kişisel menfaatleri uğruna bu şehir çok kaybetti.
Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde, Muammer Avcı’nın vekilliğinde bu şehir uçar!
Hamdi bey ise Özsüt’te, Ali Rıza’ya ancak çay servisi yapar! 

KUÇAK MESELESİ!
Yerel medya son günlerde sekreteri kucağa alan başkanı konuşuyor!
Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.
Yeni Adım Gazetesi köklü bir basın kuruluşu.
Bir bildiği vardır elbet.
Yeni Adım haber yapınca, Ali Rıza hemen bir bildiri yayınladı.
Anladığımız kadarıyla biraz üzülmüş.
Bel altı haberlerin kendi tekelinde olduğunu düşünüyordu sanırım.
Biz ahlaksızlığı hangi belediye başkanı yapıyorsa karşısındayız.
Bu haberi okuduğumuzda benim aklıma ilk, seçimden önce kucağa oturtturacaklarının listesini yapan başkan geldi.
Ama şimdi kendisi kucaktan kalkamıyor!
Belediye başkanlarının bu kucak merakını anlamak mümkün değil!

HERKES FIKRA YAZIYOR, BİZ MASAL YAZALIM!
Bir varmış, bir yokmuş…
Evvel zaman içinde, kalbur zaman içinde 3 kadın memur varmış.
3 genç kadın, hayatı çok hızlı yaşarmış.
Bir akşam evde, bir akşam gazinoda gezermiş.
Evli olmasına rağmen hafif meşrepliymiş.
Masal bu ya…
Bu kadınların uygunsuz halleri, kurum idarecilerin gözüne batmış.
Sonra yerleri değişmiş!
Huylu huyunda vazgeçer mi efendim.
Yeni gittikleri yeri de karıştırmışlar.
Sonrasında, yeni görev yerinin müdürü bunlar kurumu genel eve çevirdi diye şikayet etmiş.
Sonra 3 kadını birbirinden ayırmışlar yaramazlık yapmasınlar diye!
Biri sınava girmiş yükselmiş, bir olduğu yerde kalmış!
Ama dostlukları bitmemiş.
Hala birbirine haber uçuyorlarmış.
Gençlik gittiği için eski hızları yokmuş ama yine de fena değillermiş.
Sınavla yüksele, dernek başkanı aracığıyla sendikacı yükseliyormuş!
Diğeri ise sevmediği eşiyle ömrünü tüketiyormuş.
Boşanmak istiyormuş ama nafile, eşi de ona yanaşmıyormuş.
Gökten üç elma düşmüş, 
Biri bu masalı düzene, 
Biri anlatana, 
Biri de dinleyene…