CHP’li Demirtaş, TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu’nun, tali komisyon olarak görüştüğü, teklifin sağlıkta şiddeti engellemede yetersiz olduğunu söyledi.

TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu’nda konuşan Ünal Demirtaş, “Bu kanun teklifinde hem sağlık çalışanlarına yönelik şiddetle ilgili hem de kadına yönelik şiddetle ilgili düzenlemeler vardır. Her iki konuda uzun yıllardır maalesef hemen hemen her gün ülkemiz gündemine olumsuz olarak yansıyan, basın manşetlerinde yer bulan, toplumda travmatik etkiler yaratan sosyal bir yara hâline gelmiş ve yıllardır çözülmeyi bekleyen, çözülemeyen konulardır. Teklifte sağlık çalışanlarına şiddet ve kadına şiddet suçunu işleyenlerin tutuklanmasının kolaylaştırılması ve cezaların arttırılarak caydırıcılığın artırılması amaçlanmıştır. Oysa sadece tutuklama yapılarak ve sadece cezalar artırılarak caydırıcılığın sağlanması, şiddetin engellenmesi ve sorunların çözülmesi mümkün değildir” dedi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulan teklifin şiddet sorununa bütüncül bir bakış açısına sahip olmadığını söyleyen Ünal Demirtaş, “Ceza kanunlarındaki değişikliklerin yanında, her iki sorun açısından da şiddet sorununa yol açan kurumsal, toplumsal ve psikolojik faktörleri ortadan kaldıracak geniş kapsamlı düzenlemeler yapılmadan, hem sağlık çalışanlarına yönelik hem de kadına yönelik şiddetin tamamen önlenmesi ve bu sorunun çözülmesi veya minimize edilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla bu yasa teklifinin sorunu bütün yönleriyle ele alıp şiddet sorununa yol açan kurumsal, toplumsal ve psikolojik faktörlerin ortadan kaldırılmasını ve sorunun bütün yönleriyle çözülmesini amaçlayan daha geniş kapsamlı, bütüncül bir yargı paketi olması gerekirdi. Maalesef, teklif bu yönleriyle eksiktir ve sorunu kökten çözecek veya minimize edecek bir anlayıştan uzaktır” ifadelerine yer verdi.

Ünal Demirtaş konuşmasında şunları ifade etti;

SAĞLIK SİSTEMİNİN KRONİKLEŞMİŞ SORUNLARI VAR

    Ülkemizde sağlık sisteminin kronikleşmiş, çözülmeyi bekleyen birçok sorunu vardır. Sağlık sistemindeki sorunlar, maalesef, Ak Parti iktidarlarında çözüleceğine artarak büyümektedir. Bugün geldiğimiz noktada vatandaşlarımız hem sağlık hizmetlerine yeterli düzeyde ve hızda erişememekten hem de kaliteli bir sağlık hizmeti alamamaktan hem de pahalı sağlık hizmeti almaktan; sağlık çalışanları da çok ağır çalışma koşullarından, otuz altı saate kadar uzayan nöbetlerden düşük ücretlerden, mesleklerinin, itibarlarının yerle bir edilmesinden şikâyetçidirler. Bu sebeple, hekimlerimiz ve sağlık çalışanlarımız ülkemizi terk ederek yurt dışına gitmek istiyorlar ve bazı branşları tercih etmiyorlar ve bazı dallardaki ameliyatları dahi yapmak istememektedirler. Bugün sağlık çalışanlarının karşılaştığı en önemli ve çözülemeyen sorunlarından biri de sağlık çalışanlarına yönelik şiddettir.

MECLİS ARAŞTIRMA KOMİSYONU RAPORU DİKKATE ALINMADI

  Sağlık çalışanlarının şiddetin önlenmesiyle ilgili konular daha önce de birçok defa Meclisimizin gündemine gelmiştir. 2012 yılında da Türkiye Büyük Millet Meclisinde Sağlık Çalışanlarına Yönelik Artan Şiddet Olaylarının Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Araştırma Komisyonu Raporu 2013 yılı Ocak ayında açıklanmıştır. Raporda son derece önemli tespitler ve çözüm önerileri vardır. 28 Mayıs 2014'te de bu rapor Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülmüştür. Komisyon sağlıkta şiddetin engellenmesi için tam 66 öneri sunmuştur. Bu önerilerin hepsi de birbirinden değerli önerilerdir. Acaba bugüne kadar bu önerilerden kaçı yerine getirildi, kaç tanesiyle ilgili somut bir adım atıldı? İşte, bugünü anlayabilmek için bunları iyi değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum. Örneğin, rapordan bir öneride "Sağlık personelinin dengesiz dağılımı ve sayılarının yetersizliği giderilmeli, hastalara ayrılan süre artırılmalıdır." denilmiş. Dengesiz dağılım engellendi mi? Maalesef, hayır. Sağlık personeli sayısı arttırıldı mı? Artırıldı ama yeteri kadar değil. Peki, hastalara ayrılan süre artırıldı mı? Maalesef yine hayır. Türk Tabipler Birliğinin verilerine göre nüfusundan fazla acil servis başvurusu olan dünyadaki tek ülke Türkiye, 84 milyonluk ülkemizde yılda 570 milyondan daha fazla acile başvuru yapılmaktadır.

    Yine, personel yetersiz. Atama bekleyen mesela hemşireler vardır ama yeteri kadar hemşire ataması yapılmamıştır. 

    Komisyon başka neler önermiş? "Sağlık çalışanlarının mesai ve nöbet saatleri yeniden düzenlenmeli, uzun çalışma sürelerinden vazgeçilmelidir." demiş. Peki, uzun çalışma sürelerinden vazgeçildi mi? Maalesef hayır. Hatırlayalım, daha altı ay önce Asistan Hekim Rümeysa Berin Şen Ankara'da otuz altı saatlik nöbet sonrasında evine giderken geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybetti. 

    Başka ne önerilmiş? "Sağlık yöneticileri ve özellikle sağlık politikalarını belirleyen siyasetçiler, şiddeti kınayan ve sağlık çalışanlarının verdiği hizmetin önemini ve vazgeçilmezliğini vurgulayan söylemler geliştirilmelidir." deniliyor. "Yetkililer sağlık çalışanlarıyla ilgili söylemlerini dikkatle seçmelidir." deniliyor. Peki, buna dikkat edildi mi? Tam tersine, maalesef iktidar temsilcileri sağlık çalışanlarını hedef gösteren açıklamalar yaptılar, mesela son örnek "Giderlerse gitsinler." "Hekimler iğne yapmaktan âciz." gibi hem sağlık çalışanlarının tamamını hedef gösteren hem de sağlık çalışanları kendi içlerinde birbirlerine karşı hedef gösteren o kadar çok sözler söylendi ki bu şekilde araştırma komisyonu çalışmalarının önemli bir bölümü aslında boşa gitmiş oluyor. 

SAĞLIK ÇALIŞANLARI TÜKENDİ

     Ülkemizde sağlık sistemi diğer kamu hizmetlerinin çoğunda olduğu gibi hizmetin kalitesi, hizmeti verenlerin mali ve özlük hakları, koruyucu sağlık hizmetleri ve tedavi hizmetlerinin yeterli olup olmadığından daha çok bu hizmetleri fiilî olarak gerçekleştirdiği yerlerle yani binalarla tanımlanmaktadır maalesef. Yani "Doktorlar hastaları yeterli sürede muayene edebiliyor mu?" diye sorunca iktidar tarafından cevap "Şehir hastaneleri yaptık." oluyor. "Sağlık çalışanlarının maaşları, özlük hakları yeterli mi?" diye sorunca da yine "Şehir hastanelerini yaptık." oluyor. "Koruyucu sağlık hizmetleri mi daha ön planda yoksa tedavi hizmetleri mi?" diye sorulunca yine "Şehri hastaneleri yaptık." oluyor. Sağlık sisteminin her sorununu yapılan devasa, evlerden uzak, hastanenin içinde bir yerden bir yere gidilemez büyüklükteki şehir hastaneleri yapılmakla çözemediniz ve netice itibarıyla da çözülmedi. 

    Muayene süreleri beş dakikaysa sağlık çalışanları "Tükendik, çalışamıyoruz." diyorsa, koruyucu sağlık hizmetlerine yeterli önem verilmiyorsa, tedavi hizmetlerinde önemli aksamalar oluyorsa, yeterli ve dengeli sağlık personeli ataması yapılamıyorsa, doktorlar hemşireler artık bu ağır çalışma koşulları karşısında dayanamayıp yurt dışına gittiklerinde "Giderlerse gitsinler." deniyorsa sağlık sisteminde de sağlıkçılara bu yönde de yorum yapanlarda da çok ciddi sorunlar olduğunu düşünüyorum.

SAĞLIK ÇALIŞANLARI İTİBARSIZLAŞTIRILDI

     Ak Parti iktidarları döneminde doktorundan hemşiresine sağlık memurundan teknisyenine tüm sağlık çalışanlarının meslekleri maalesef değersizleştirilmiştir. İktidar bizzat sağlık çalışanlarını halkın karşısında itibarsızlaştırmıştır. Bu bazen Sayın Cumhurbaşkanının yaptığı gibi yapılan yanlış, sağlık çalışanlarını hedef gösteren açıklamalarıyla yapıldı. Bazen de sağlık çalışanlarının mali ve özlük hakları iyileştirilmeyerek yapıldı. Aralık 2021 tarihinde sağlık çalışanlarının özlük haklarının iyileştirilmesine ilişkin düzenleme Meclise gelir gibi oldu, sonra bir anda geri çekildi. Belki bazı noktalar eksik bırakılmıştı, bu, gerekçe gösterildi ama öte yandan "Tamamlayıp yeniden Meclise sunacağız." denildi ama bakın, aradan üç ay geçti, hâlâ Meclise sunulmuş bir teklif yok. Dolayısıyla sağlık hizmetini veren sağlık çalışanıyla sağlık hizmeti alan halk karşı karşıya getirildi ve kutuplaştırıldı, hatta sağlık çalışanları maalesef hedef tahtasına oturtuldu. 

SAĞLIK ÇALIŞANLARININ HAKLARI ÖDENMEDİ

    2019 yılında dünyayı ve ülkemizi sarsan bir pandemi Covid-19 süreci başladı. Pandeminin kahramanı sağlık çalışanlarına hepimiz minnet duyduk, evlerimizin camından onları alkışladık, hatta iktidar partisi yetkililerimiz "Hakları ödenmez." diye açıklamalar yaptılar ama gerçekten de bu süreçte hakları ödenmedi; maaşlarına ve özlük haklarındaki iyileştirme hala olmadı. Covid-19'a mesleklerini yaparken yakalanan sağlık çalışanları için Covid-19 meslek hastalığı hâlâ sayılmadı. Sağlık çalışanları üçer beşer ölürken maalesef Çalışma Bakanlığı "Covid-19'a görevi nedeniyle yakalandığı ispat edilmeli" şeklinde bir gerekçe sunarak talepleri reddetti. Sağlık, halk sağlığı için gecesini gündüzüne katan sağlık çalışanları, maalesef, bu süreçte ortada bırakıldı. Bu durumda getirilen bu yasa teklifi, aslında, önemli bir adımdır, iktidarın da sağlık çalışanlarının önemini ve değerini bir nebze olsun anladığını gösteren bir şeydir; ama gecikmiş ve eksik bir adımdır.

PANDEMİ SÜRECİNDE KOMİSYON BY-PASS EDİLDİ

    Bütün dünyayı etkisi altına alan, ülkemizi de derinden etkileyen Covid-19 pandemi sürecinin yaşandığı ve bu sebeple de sağlık sorunlarının zirve yaptığı son iki yılda Komisyonumuz çok daha fazla toplanmalıydı ve sağlık sorunlarının çözümüne yönelik görüş ve önerilerimizi toplumla paylaşmalıydık. Covid-19 sürecinde maalesef Meclisimiz baypas edilmiş ve toplumun en önemli sorunları bu süreçte Komisyonumuzda konuşulmamış ve çözüm önerileri üretilememiştir. Yürütme organı da Covid-19 sürecini iyi yönetememiş ve vatandaşlarımız birçok sağlık sorunu yaşamak zorunda kalmışlardır ve bu sağlık sorunlarını da yaşamaya devam etmektedirler. Tek adam rejimiyle Parlamentonun gücünün zayıflatıldığı, Meclisin baypas edildiği, Komisyonumuzun uzun zamandır toplanmamasıyla bir kez daha ortaya çıkmıştır. Bu sebeple, tek adam sisteminin acil olarak değiştirilmesi, güçlendirilmiş parlamenter rejime dönülmesi ve Meclisimizin yani millet iradesinin kayıtsız şartsız egemenliğinin sağlanması gerekmektedir.

Editör: TE Bilisim