Kendisini tanıyalı ancak bir sene, sevmeye ve anlamaya başlayalı bundan da az bir zaman olmuştu. Şimdi, bir zamanlar hülyalarını dolaştırdığı bu şehirden uzakta, İstanbul’larda öldüğünü öğrendiğimden beri, boyuna Zonguldak caddelerindeki akşam gezintilerimizi düşünüyorum. Gamlı gecelerin öncüsü, dilsiz ve durgun akşamların alacakaranlıklarında bana şiirden bahseden Rüştü, artık hatıralarım arasına geçti. Ondaki sağlam bir şiir anlayışına karşı duyduğum sevgiyle, farkında olmadan ne kadar beslenmişim ki, yazılarında pek bahsetmek istemediği bilinmez dünyalara gidişinde böyle içten sarsıldım.

Şu anda, ölümünden bana kalanlar, temiz bir arkadaşlık, sevgiler, güzel bazı şiirler… Zamanın ihmal ve icapları içinde bir gün onun bendeki bu mütevazı terekesini(miras) de satıp savabilir, telaşlarımın dağınıklığı içinde onun ezberimdeki mısralarını bir gün bir yerde bırakıp gidebilirim. İnsan kolayca unutur. Ama hayat beni zaman zaman ölülerimden uzaklaştırsa bile, ben yine fırsat bulup, bir an bir yol dönemecinde, onun hatıralarıyla karşılaşıveriyor, onlarla birlik yürümeye başlıyorum. Rüştü, vaktin müsait olduğu zamanlar bana uğra, gezmelere gideriz, seninle beraberce!...

Buraya şiirlerden parçalar alsam, acaba daha mı iyi ederim? Pek erken ölümündeki dehşet karşısında bütün gayretlerim, beni zayıf ve aciz gösterecek olduktan sonra, ha sözü uzatmışım, ha susmuşum hepsi bir.

Ölümlerin en acıklısını ifade için, “gençliğine doyamadan gitti” diyen halk muhayyelesindeki [düşünülmüş, hayal olunmuş] isabeti düşünürken Rüştü Onur’u hatırlıyorum rahat uyusun. 

(Behçet Necatigil, Ocak gazetesi, 16.12.1942, nakleden Salah Birsel, Rüştü Onur)
Zonguldak Nostalji

Editör: TE Bilisim