Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz, Zonguldak’ta koronavirüs salgınının seyrine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Hastalığın artık herkesin geniş ailesine girdiğini belirten Yavuzyılmaz, hükümetin, salgın sürecinin başında bu yana şeffaflıktan uzak bir yönetim sergilediğine işaret ederek, vaka ve vefat sayıları hakkında verilen yanıltıcı bilgilerin bedelini vatandaşın canı ile ödediğini, söyledi. 

Salgının, Zonguldak’ta ki vahametine ilişkin endişe ve tespitlerini, çözüm önerileriyle birlikte yılın başından bu yana dile getirdiğini ve TBMM’ye taşıdığını ifade eden Yavuzyılmaz, Sağlık Bakanlığının tüm önerilere kulak tıkadığına, “evde kal” çağrılarının ise zamanla unutturularak, “örtülü sürü bağışıklığı” politikasına geçildiğine ve sonuçta bu günlere gelindiğine vurgu yaptı.

“Dünya tarihinde hiçbir zaman sürü bağışıklığının, bir pandemiyle mücadele etme stratejisi olarak kullanılmadığını” söyleyen Milletvekili, “Salgının başında, 14 gün süreli ve ekonomik destekli olarak uygulanacak sokağa çıkma yasağının bir seçenek değil, zorunluluk olduğunu ifade etmiştik. Bir tereddüt ve bekleme halinin, halk sağlığımıza ve ekonomimize daha fazla zarar vereceğine değinmiştik. Bütün bu ikazlarımız duyulmadı tam tersine yaratılan rehavetle canlar yitirildi ve ekonomi büyük kayıplara uğratıldı.” dedi. 

Zonguldak’ın salgına karşı Türkiye’nin hassas ciğeri olduğunu bir kez daha hatırlatan milletvekili, “yapılan çağrılarımız sonrasında, Zonguldak'a hızlı tanı kitleri ancak gelmişti ve Zonguldak ilave tedbir açıklanan 30 büyükşehre dahil edilerek birtakım ilave kısıtlamalar gelmişti. Ancak sonrasında yaratılan bir algı ile Zonguldak’ın bir daha adı dahi anılmadı, tehlike gizlendi ve bu günlere gelindi. İl genelindeki hastanelerde yoğun bakım yataklarında yer kalmayınca Zonguldak tekrar konuşulmaya başlandı” diyerek şu açıklamalarda bulundu:

“Sürecin başında, Zonguldak'ta koronavirüs salgınının yayılmasında endişeye sevk eden bazı gelişmelerin yaşanmakta olduğu ve il genelinde çok fazla pozitif vakanın bulunduğunu, düzenlediğim basın toplantılarında açıklamış, şeffaflık çağrısı yaparak yetkilileri uyarmıştım. 

Amacım, bir milletvekili olarak kamuoyunun şeffaf bir şekilde bilgilendirilmesini sağlamak, Zonguldak’ın salgına karşı hassasiyetini Türkiye’ye duyurmak ve yetkililerin, bu süper bulaşıcı virüs salgınına karşı en üst seviyede tedbir almalarının gereğini vurgulamaktı.

Vaka sayısının açıklanması çok önemliydi. Böylelikle virüs tehdidi daha görünür olmuş ve olağan hayatına, sosyal alışkanlıklarına devam eden vatandaşımızın farkındalığı artmış, akabinde Zonguldak Valiliği de Türkiye’de ilk defa bir ilde bulunan vaka sayısını açıklamak durumunda kalmıştı.

Yapılan çağrılarımız sonrasında, Zonguldak ilave tedbir açıklanan 30 büyükşehre dahil edilerek birtakım kısıtlamalar gelmişti. Ancak sonrasında kamuoyunun dikkatinin Zonguldak’a çevrilmesinden ve ketimizin, bu güne kadar uygulanan yanlış politikalarla hem halk sağlığı hem de ekonomik olarak nasıl geriye götürüldüğünün ulusal basında daha fazla duyulmasında rahatsız olunsa gerek, bir algı operasyonu ile Zonguldak’ın adı bir daha anılmadı, tehlike gizlendi ve bu günlere gelindi.

Ne zamanki hastalık artık geniş ailelere girip, il genelindeki hastanelerde yoğun bakım yataklarında yer kalmayıncaya, Zonguldak tekrar Bakanlıkça konuşulmaya başlandı.

Ülke genelinde salgınla mücadele süreci başından beri şeffaf bir şekilde yürütülmedi. Maske dağıtımdan, sokağa çıkma kısıtlaması açıklamalarındaki hatalara kadar pek çok plansızlık ve skandala imza atıldı. Zonguldak'ta da yerel basın, koronavirüs vaka ve ölüm sayısını açıklamamaları için baskı altına alındı, bu süreçte birçok gazetecinin adliyeye götürülerek ifadeleri alındı, özetle yerelde ve ulusalda basın sansürlendi.  Bu nedenle kamuoyunun, şehrin içinde hızla yayılmakta olan koronavirüs tehlikesine dikkat çekilmesi engellenirken, yaz başında açıklanan fütursuz normalleşme süreci ve yaratılan rehavetle canlar yitirildi, büyük ekonomik kayıplar yaratıldı.
 
Salgının başında, 14 gün süreli ve ekonomik destekli olarak uygulanacak sokağa çıkma yasağının bir seçenek değil, zorunluluk olduğunu ifade etmiştik. Bir tereddüt ve bekleme halinin, halk sağlığımıza ve ekonomimize daha fazla zarar vereceğine değinmiştik. Ancak yeterli tedbirler alınmadı ve binlercen canımız yitirildi. Ekonomik çarklar dönsün denilirken de yine hatalı kararlar ile sekiz aydır ekonomimiz adeta tırpanlandı. Yani damlaya damlaya göl boşaldı.

Ekonomik tedbirler alınarak sokağa çıkma yasağının ilan edilmesi gerekiyordu. Dünyada bu tür tedbirlerin salgının yayılma hızını durdurduğu yönünde çok güçlü örnekler vardı.

Bakın bu gün sadece hafta sonu, belirli saatlerde uygulanan sokağa çıkma yasağı yetersiz bir tedbirdir. Hastaneler artık alarm vermektedir. Daha fazla geç olmadan, amasız, fakatsız, lakinsiz, tüm sektörlerimiz ve işsiz vatandaşlarımız için ekonomik destek paketleri açıklanarak sokağa çıkma yasağı uygulanmalıdır.”

Editör: TE Bilisim