Eğitim Sen Zonguldak Şubesi, 2016-2017 eğitim öğretim yılını değerlendirdi. Cuma günü son bulacak olan eğitim öğretim yılında yaşananları genel olarak yorumlayan Eğitim Sen, yaptığı yazılı açıklamada; KHK'larla görevden alınan akademisyen ve öğretmenlere de değindi. 

İşte Eğitim Sen'in yayınladığı basın açıklaması;

"2016-2017 eğitim öğretim yılı, eğitime yönelik son yılların en ağır saldırı ve tehditlerinin yaşandığı, özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında iktidar ve MEB eliyle başlatılan hukuksuz ihraçlar, açığa almalar, soruşturma ve sürgünlerin yaşandığı ağır ve zorlu bir dönem olarak 9 Haziran Cuma günü sona erecektir.

2016-2017 eğitim öğretim yılına damgasını vuran, ülke yönetiminin ve eğitim politikalarının OHAL ve sonrasında çıkarılan KHK'lar ile düzenlenmeye başlanması olmuştur. Darbe girişimi sonrasında çıkarılan OHAL KHK'ları ile Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) bünyesinde çalışan 33 bin 128 öğretmen, 5 bin 318 akademisyen ve 1194 idari personel tamamen siyasi ve idari kararlar ve tasarruflarla, ne ile suçlandıklarını bile bilmeden ve savunma hakkı bile tanınmadan kamu görevinden ihraç edilmiştir. Aynı dönemde 24 bin 490 öğretmen yine hukuksuz bir şekilde açığa alınmış, açığa alınan öğretmenlerden 16 bin 759'u (10 bin 470'i Eğitim Sen üyesi) aylarca okullarından ve öğrencilerinden uzaklaştırıldıktan sonra görevlerine iade edilmiştir.

Darbe ile mücadele adı altında başlatılan ihraç operasyonları kısa süre içinde geçmişten bugüne hükümeti uygulamalarına karşı çıkan, laik ve  bilimsel savunan, örgütlü mücadele içinde yer alan eğitim ve bilim emekçilerine yönelmiştir. OHAL sürecinde yaşanan kitlesel ihraçlar ve açığa almalar nedeniyle 1,5 milyonu aşkın öğrenci öğretmensiz bırakılmış, bazı bölgelerde ücretli öğretmen görevlendirmesi yapılmıştır. 2016-2017 eğitim öğretim yılında en büyük travmayı öğretmenleri, anne-babaları haksız ve hukuksuz bir şekilde ihraç edilen çocuklar yaşamıştır. Kamuda yaşanan ihraçlar sürecinde anne-babası ya da öğretmeni meslekten ihraç edilmiş ya da türlü gerekçelerle tutuklanmış bulunan eğitim emekçilerinin çocukları, öğrencileri ile ilgili hiçbir çalışma yapılmamış, yüz binlerce çocuk ve gencimiz, yaşananlarda hiçbir sorumlulukları olmadığı halde, resmen cezalandırılmıştır.

Türkiye'de eğitim sisteminin yıllardır siyasi iktidarın ve onun güdümünde hareket eden dini grupların siyasal ideolojik hedefleri doğrultusunda biçimlendirildiği bilinmektedir. Bizzat siyasi iktidar ve cemaatler işbirliği ile eğitimin kamusal niteliği hızla tasfiye edilmeye çalışılırken, eğitim politikalarının oluşturulması ve uygulanması sürecinde dini vakıf ve cemaatlerin belirleyiciliği ve etkinliği arttırılmıştır.

Yıllardır çözüm bekleyen ikili öğretim uygulamalarının sürmesi, kalabalık sınıflar, eğitimi dinselleştirme adımları ve giderek artan karma eğitim karşıtı uygulamalar, sınav merkezli eğitim uygulamalarının sürdürülmesi, PISA 2015 gibi uluslararası sınavlardaki başarısız sonuçlar, taşımalı eğitim, fiziki donanım ve altyapı sorunlarının sürmesi, okullarda yaşanan şiddet, çocukların dini cemaat ve vakıfların yurtlarına yönlendirilmesi ve barınmak zorunda bırakıldıkları yerlerde taciz ve istismara uğraması, çocukların örgün eğitim sistemi dışına itilmesi, yurt yangınlarında yaşamını kaybetmesi, sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik uygulamalarının artması, öğretmenlerin mesleki gelişiminde yaşanan sorunlar, ataması yapılmayan öğretmenler sorunundaki çözümsüzlük devam etmektedir. 

AKP iktidarının adım adım hayata geçirdiği; eğitimi hem içerik, hem de biçimsel olarak dini referanslara göre biçimlendirme adına, herhangi bir pilot uygulama yapılmadan, bilimsel bir inceleme ve değerlendirmeye tabi tutulmadan 53 farklı konuda yeni müfredat hazırlanmış ve 2017-2018 eğitim öğretim yılından itibaren uygulanacağı ilan edilmiştir. Müfredat değişiklikleri ilkokulda, ortaokulda, lisede işlenecek derslerin içeriği ve bunlarla ilgili önemli ve tüm toplumu ilgilendiren düzenlemelerdir. Müfredat değişikliklerini içeriğinin ne olacağı, nasıl bir değişiklik önerildiğinin bütün yönleriyle, bilim insanları, eğitim bilimciler ve eğitim sendikalarının görüşleri alınarak, çeşitli yönleriyle tartışılarak belirlenmesi gerekirken, MEB'in müfredata yönelik eleştiri ve önerileri dikkate almayarak hareket etmesini kabul etmek mümkün değildir.

Eğitim müfredatına yönelik bilim dışı müdahalelerin artması, felsefe-bilim-sanat derslerinin azaltılması, otizmli ve zihinsel engelli çocuklara zorunlu din dersi getirilmesi, okul öncesi ve ilkokul öğrencilerine yönelik dini etkinliklerin (dini içerikli yarışmalar, cami gezileri, oruç eğitimi vb gibi), din eğitiminin Diyanet İşleri Başkanlığı eliyle açılan sıbyan mektepleri üzerinden okul öncesine hatta kreşlere kadar indirilmesi vb gibi uygulamalar eğitimin dinselleştirilmesi açısından en çok öne çıkan uygulamalar olarak dikkat çekmiştir.

AKP iktidarının eğitim sisteminde yaşanan değişiklikler üzerinden bugüne kadar ortaya koyduğu pratik, her türden dini inancı istismar ederek çocukları ve toplumu "tek din, tek mezhep" anlayışı üzerinden "tek tip" hale getirmeye çalıştığı açıktır. 2016/2017 eğitim öğretim yılı, siyasi iktidarın eğitime, toplumun yaşam tarzına yönelik dayatmacı ve baskıcı uygulamalarının zirve yaptığı bir dönem olmuştur. Eğitimde bilimden çok dini referanslara göre düzenlemeler belirgin bir şekilde artarak hayata geçirilmiş, laik-bilimsel eğitim düşmanlığı daha da artmış, başta imam hatip okulları olmak üzere, bazı okullarda karma eğitim karşıtı uygulamalar hayata geçirilmeye çalışılmıştır"

 

 

Editör: TE Bilisim