Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) Enerji politikaları kapsamında Zonguldak'ta düzenlediği Zonguldak Taşkömürü Çalıştayı'nda konuşan Genel maden İşçileri Sendikası (GMİS) Genel Başkanı Ahmet Demirci, Zonguldak'ın yanlış politikalar nedeniyle geldiği son noktaya dikkat çekti. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun da katıldığı çalıştayda konuşan Ahmet Demirci, "Taşkömürü Çalıştayı'nı düzenleyen İl Başkanımıza ve milletvekillerimize teşekkür ediyorum. Sektörü yakından tanıyan çok değerli hocalarımızın ve uzman arkadaşlarımızın burada yapacağı uyarılar ve öneriler ülkemizi yönetenlere, yönetmeye talip olanlara, milletimize ve ülkemizin geleceğine ışık tutacaktır.

Değerli Genel Başkanım,

Sizi Zonguldak'ta, Emeğin Başkenti'nde görmekten çok mutluyuz.

Hoş geldiniz, sağ olunuz, var olunuz.

Konuşmama başlamadan önce, son torba yasada; 2003-2014 tarihleri arasında madenlerdeki iş kazalarında yaşamını yitiren maden şehitlerimizin ailelerinden birer kişiye, kamuda iş verilmesini düzenleyen maddede, tarih sınırlandırılmasının kaldırılması için değişiklik yapılması önerimiz kabul görmedi.

Bu durum bizi üzmüştür.

Komisyonlarda ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde samimiyetle, bizim düşüncemizi savunan milletvekillerimize teşekkür ediyorum. 

Değerli Konuklar, Değerli Arkadaşlarım,

Biz Genel Maden İşçileri Sendikası ve madenciler olarak her fırsatta; "Zonguldak Türkiye'dir, Türkiye'nin Zonguldak'a ihtiyacı var" diyoruz.

Bunu her fırsatta, her ortamda yıllardır anlatıyoruz.

Bugün yapılacak olan panellerde hocalarımız ve uzman arkadaşlarımız teknik konularda ayrıntılı açıklamalar yapacaklar.

Ben Taşkömürü ve Zonguldak gerçeğinin farklı noktalarına dikkatinizi çekmek istiyorum.

Evet, Zonguldak ile Türkiye'nin kaderi ortaktır.

170 yıllık üretim tarihimiz bize bunu göstermektedir. 

Zonguldak, taşkömüründen önce küçük bir köydü.

1848 yılında başlayan taşkömürü üretimiyle büyümüş, 1899 yılında ilçe olmuştur.

Sanayi Devrimi ile dünyada yeni bir dönem başlamış, 1800'lere gelindiğinde sürece ayak uyduramayan Osmanlı İmparatorluğu, borç paraya muhtaç hale gelmiştir.

İşte böyle bir dönemde emperyalist ülkeler Zonguldak Maden Havzamıza göz koymuştur. Dönemin güçlü devletleri İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya ve başka ülkelerin şirketleri Zonguldak'a akın etmiştir.

Birinci Dünya Savaşı'nda Kömür Havzamız Almanlar tarafından yönetilmiş, savaş sonrasında savaşın galipleri arasında olan Fransa, kendi şirketlerini korumak bahanesiyle şehir merkezini işgal etmiştir.

Bölge insanı açlık, yoksulluk, sefalet içinde zorla çalıştırılırken, Zonguldak'ın zenginliği talan edilirken Osmanlı İmparatorluğu dağılma noktasına gelmiştir.

Zonguldak'a sahip çıkılmamış, koskoca imparatorluk dağılmıştır.

Değerli Genel Başkanım, Değerli Konuklar, Zonguldak ve Anadolu'da umutsuzluğun tavan yaptığı bir zamanda Mustafa Kemal bir güneş gibi doğmuş ve Kurtuluş Savaşını başlatmıştır.

Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının ilk sahip çıktığı bölgelerden birisi Zonguldak Maden Havzası'dır.

Daha 1921 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden 151 sayılı yasayı çıkartarak maden işçilerine sahip çıktılar. Yabancı ve yerli şirketleri uyardılar.

Havzaya devlet ciddiyeti getirildi. Yabancı şirketler denetim altına alındı. Yerli şirketler kuruldu. Türkiye'nin dört bir yanından insanlar maden havzasına gelmeye başladı.

Üretim tavan yaparken Zonguldak, 1924 yılında Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk ili oldu. 

Sonra 1936 yılından itibaren Zonguldak Maden Havzası'ndaki yabancı şirketler gönderildi.

1940 yılında da tüm şirketler devletleştirilerek kömür üretimi devlet eliyle yapılmaya başlandı.

1865 yılında Osmanlı döneminde uygulanan Birinci Mükellefiyetten sonra İkinci Dünya Savaşı'na girme baskısı altında, bu kez Cumhuriyet Döneminde ikinci mükellefiyet, yani zorla çalıştırma dönemi yaşandı. 

Sanayileşme hamlesini başlatan Atatürk ve arkadaşlarının, Genç Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin gözbebeği Zonguldak'tı.

Karabük Demir-Çelik Fabrikası ve Çatalağzı Termik Elektrik Santrali ilk sanayi kuruluşlarımız oldu.

Zonguldak büyüdü, Türkiye gelişti ve kalkındı.

Zonguldak 3 il olacak kadar büyüdü. 

Değerli Genel Başkanım, Değerli konuklar, Sevgili Arkadaşlarım,

Maden ocaklarımızda 1967 ve 1974 yıllarında yıllık 5 milyon ton ile üretim rekorları kırılmıştır.

Bu yıllarda Türkiye'de ekonomik göstergeler tavan yapmıştır.

Artık Erdemir de devreye girmiştir ve Kardemir ile ÇATES'in kömür ihtiyacı havzadan karşılanmaktadır.

1974 yılında Kıbrıs Barış Harekatı'nı da unutmayalım. 

1980 Askeri Darbesi dönüm noktamızdır.

1990'da gelen Küreselleşmeci ekonomik politikaların alt yapısıdır.

Zonguldak Maden İşçileri ve bölge halkı, 1990 yılında ve 1994 yılında Zonguldak'a dayatılan politikalara direnirken tarihinden aldığı derslerle direnmiştir.

Maden işçileri ve Zonguldak halkı, emperyalist devletlerin şirketlerini ve Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ü hiç unutmamıştır, unutmayacaktır. 

Değerli Genel Başkanım, Değerli Konuklar,

Biz Zonguldak ve Türkiye gerçeğini anlatmaya devam ediyoruz.

Ancak bugün tarihimizin en zor dönemini yaşıyoruz.

Türkiye Taşkömürü Kurumu'nda 7 bin 464 arkadaşımız çalışıyor, yıllık taşkömürü üretimimiz 823 bin ton. Kapasite yıllık 5 milyon ton.

En az sayıda işçiyle en düşük üretimini yapıyoruz.

En son 2009 yılında 3 bin arkadaşımız işbaşı yaptı.

2002 yılında 15 bin 119 arkadaşımız çalışıyordu, bugün 7 bin 464 arkadaşımız çalışıyor.

Çalışan sayımız 7 bin 655 azaldı.

1990 yılından bu yana ülkemizin taşkömürü ihtiyacı hızla artarken üretim hızla geriledi ve doğal olarak ülkemizin taşkömürü ithalatı çok daha hızlı arttı.

1970'li yıllarda ülkemizin taşkömürü ihtiyacının neredeyse tamamını karşılarken bugün yüzde 10'unu karşılayamıyoruz.

Yılda 35 milyon ton civarında taşkömürü ithal ediyoruz ve yaklaşık 4 milyar dolarımız dışarıya gidiyor. 

Değerli konuklar,

Zonguldak Havzamızda 1.5 milyar ton taşkömürü rezervimiz var.

Türkiye'nin başka bir yerinde taşkömürü yok.

Zonguldak Maden Havzamızdaki taşkömürünün en önemli özelliği koklaşabilir olmasıdır.

Koklaşabilir taşkömürü demir-çelik sektörünün temel girdisidir.

Onun içindir ki Kardemir ve Erdemir buradadır.

Türkiye'nin ortalama yılda 35 milyon ton taşkömürü ithalatının 6-7 milyon tonu koklaşabilir taşkömürüdür.

Stratejik önemi olan demir-çelik sektörünün koklaşabilir taşkömürü ihtiyacının en azından yarısını kısa sürede Zonguldak'tan karşılayabiliriz.

Bunun için yeterli hazırlıklar ve altyapı mevcuttur.

Yarı mekanize ve tam mekanize çalışmaları bu süreci daha da kısaltacaktır. 

Değerli genel Başkanım, Değerli Konuklar,

Türkiye'nin kaybedecek zamanı yok.

Kendi doğal kaynaklarımızı en kısa sürede ve en verimli bir şekilde değerlendirmek mecburiyetindeyiz.

Özellikle ülkemiz sanayisinin can damarı olan demir-çelik ve enerji sektörümüzü güvence altına almak durumundayız.

Koklaşabilir özelliği ve yüksek kalorisiyle bölgemizdeki taşkömürü öncelikle demir-çelik sektörü için stratejik bir üründür.

Bakınız, sınır ötesi operasyon sürüyor, Türkiye'yi güçsüz ve kendi sorunlarıyla uğraşan bir ülke olarak görmek isteyenler boş durmuyor.

Siyasi ve ekonomik baskılar artıyor, döviz fiyatları yükseliyor.

Borç para bulmak ve ithalat giderek zorlaşıyor.

Türkiye'nin kendi kaynaklarına dönmek ve üretmekten başka şansı yok ve bunu en kısa zamanda yapabilmeliyiz. 

1920'lerde Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının yaptığını yapmak zorundayız.

yıllarda göç alan Zonguldak, genç Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin itici gücü olurken bugün Zonguldak göç veriyor.

2008 yılında TTK'ya 3 bin işçi alınacağı açıklanınca, bölge sınırlaması olduğu halde 36 bin işsiz başvuruda bulundu, dışarıdaki hemşehrilerimiz geldiler ve nüfusumuz azalmadı.

Sonra yine göç başladı.

Çünkü yeni istihdam alanları açılmadı, TTK'ya işçi alınmadı.

2009 yılında 620 bin olan nüfusumuz bugün 595 binlere geriledi. Eğer Türkiye'nin nüfus artış hızı kadar nüfusumuz artsaydı bugün 750 bini geçmiş olacaktık. 

Evet, Zonguldak küçülüyor, göç veriyor, yani üretemiyor ve aynı dönemde Türkiye'nin borçları artıyor, ekonomimiz zora düşüyor,

Başladığımız yere, Kurtuluş Savaşı yıllarına dönüyoruz.

Bakınız bugün Hükümet, sık sık istihdamı artıracak teşvikler veriyor. Bugün madencilik sektöründe bir kişiye istihdam yaratmanın maliyetini bilemiyoruz ama 2014 yılında Dünya Gazetesi'nin yaptığı bir araştırmaya göre bir maden işçisine istihdam yaratmanın maliyeti 465 bin lira.

Oysa bugün TTK'da şartlar son derece müsait.

Kuruluş kapasitesi yıllık 5 milyon ton olan TTK'nın üretimi 823 bin ton.

En önemli eksik ise işçi eksikliği.

İşçinin maliyeti ise kazma-kürek-baret-ferdi koruyucu ve maaşıdır.

Bundan daha elverişli istihdam yaratma imkanı Zonguldak'ta, belki de ülkemizde yoktur.

Alternatif olarak dayatılan özel sektörün de TTK gerçeğini kabul ettiği ve ancak birlikte çalışabileceklerini belirttikleri halde TTK'ya sahip çıkılmaması doğru değildir. 

Sayın Genel Başkanım, Değerli Konuklar,

TTK'ya ve Zonguldak'a sahip çıkılmasını isterken devletten, hükümetten, bakanlıklardan yani Hazine'den yardım istemiyoruz.

Kamuoyuna anlatıldığı gibi Zonguldak, yardım alan, yardıma muhtaç bir ilimiz değil.

Maliye Bakanlığı Muhasebat genel Müdürlüğünün internet sayfasında bu gerçeği görebilirsiniz.

Orada geriye doğru 2004 yılına kadar bilgiler var.

Zonguldak, uzun yıllardır Türkiye'de verdiği vergiden daha az yatırım alan 9-10 il arasında bulunuyor.

Son olarak 2017 yılında 1.77 vermişiz ama geriye 1 almışız.

İstanbul, Ankara, İzmir, Kocaeli, Bursa, Mersin, Tekirdağ gibi sanayi kentlerimizin arasındayız.

Evet, Zonguldak halen ayakta.

Ancak bu illerden bir farkımız var.

Bu saydığım illerin hepsi, devlete aldığından fazlasını veriyor ve aynı zamanda göç alıyorlar.

Bu iller arasında sadece Zonguldak göç veriyor, sadece Zonguldak'ın nüfusu azalıyor.

Biz diyoruz ki hem paramız hem de işsizimiz dışarıya gitmesin, biz bugün zor durumdayız, bizden aldığınızı bize yatırım olarak geriye verin ve biz ülke ekonomisine daha fazla katkıda bulunalım.

Bakınız TTK'nın en kötü döneminde bile TTK'nın zararına rağmen aldığımızdan fazlasını devlete veriyoruz.

Lütfen artık sesimize kulak verilsin. 

Sayın Genel Başkanım, Sayın Konuklar,

1994 yılında 5 Nisan Kararlarıyla bazı maden ocaklarının ve Kardemir'in kapatılması, Erdemir'in özelleştirilmesi gündeme geldiğinde, bölge halkı olarak direndik ve sesimizi Ankara'ya duyurduk.

1995 yılında "TTK İnceleme Kurulu Raporu" hazırlandı.

Dönemin Hükümet temsilcisi, ilgili Bakanlıklar, üniversiteler, meslek odaları, kurum ve sendikamız temsilcileri birlikte çalıştılar çıkış yolunu gösterdiler.

Ancak rapor hayata geçirilmedi.

Bugün şartlar daha da kötüleşti.

Bu kez Bülent Ecevit Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Maden Mühendisliği Bölümü, "Zonguldak Havzası Kömür Madenciliği Potansiyeli ve Türkiye Taşkömürü Kurumu Raporu"nu hazırladı, çıkış yolunu gösterdiler.

Şimdi bu raporun hayata geçirilmesini istiyoruz.

Bizi dikkatle dinlediğiniz için hepinize çok teşekkür ediyorum. 

Başta Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları olmak üzere Zonguldak'ı bugünlere taşıyan tüm maden şehitlerimize, Ulusal Kurtuluş Savaşı şehitlerimize, 15 Temmuz Şehitlerimize ve Afrin şehitlerimize Allah'tan rahmet yakınlarına başsağlığı ve sabır diliyorum.

Gazilerimize Allah'tan acil şifalar diliyorum" dedi.

Editör: TE Bilisim