6 Şubat Pazartesi sabaha karşı saat 04.17'de Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi merkezli 7,7 büyüklüğünde, saat 13.24'te de Elbistan merkezli 7,6 büyüklüğünde iki deprem meydana geldi. 
Depremler; Kahramanmaraş, Kilis, Diyarbakır, Adana, Osmaniye, Gaziantep, Şanlıurfa, Adıyaman, Malatya ve Hatay illerinde büyük yıkıma neden oldu. 
Son verilere göre 35.418 canımız gitti.
Yüreğimiz yandı. 
Asrın felaketinde devlet ve millet tek yürek oldu. 
Yüce Türk Milletinin birbirine nasıl sahip çıktığını hep beraber görüyoruz.
Madencilerimizin bu ülke için ne kadar gerekli olduklarını bir kez daha anlıyoruz. 
Deprem bölgesinde madencilerimiz adeta destan yazdı.
Allah her birinin ayağına taş değdirmesin.
Fakat kurumların bu depreme hazır olmadıklarını bir kez daha kötü bir tecrübe ile anlamış olduk.
Allah kimseye bir daha böyle acılar göstermesin.
Şimdi yaralarımızı sarma zamanı.
O, bu, şu demeden tüm ülke olarak birlik olma zamanı.
Depremde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, tüm Türkiye’ye ise baş sağlığı ve sabır dilerim.
Biz büyük ve güçlü bir ülkeyiz.

HATAY’DA 2 GÜN!
Deprem felaketinin haberini aldığımız sabah acılar içinde uyandık.
Yüreğimiz yandı. 
Her Türk vatandaşı gibi deprem bölgesindeki kardeşlerimizin acısını yüreğimizde hissettik.
Ama elimizden bir şey gelmiyordu.
Ama bir şeyler yapmamız gerekiyordu. 
Karaelmas Gazeteciler Derneği Yönetim Kurulu önderliğinde gazeteciler olarak “Bir şey yapmalı” diyerek topladığımız yardımlarla Hatay’a yola çıktık.
Bu uğurda bize destek veren, yanımızda duran, deprem bölgesindeki acıyı içinde hisseden herkese sonsuz teşekkür ederim.
Zonguldak’tan Hatay’a vardığımızda gözlerimize inanamadık.
Şu gerçeği rahatlıkla söyleyebilirim!
Bizzat görmemiş olanların, Hatay’ın uğradığı yıkımı gözünde canlandırması mümkün değil.
Hatay Türkiye haritasında artık tamamen bir hafriyat yığını!
Türkiye Cumhuriyeti büyüktür, güçlüdür.
Bu yaraları saracak güce ve kudrete de sahiptir fakat şu da bir gerçek ki deprem bölgesine yapılan müdahalenin geç kalması ölümleri arttırdı. 
AFAD’ın geçmiş yıllarda yapmış olduğu tatbikatların bir işe yaramadığını tüm ülke olarak artık biliyoruz.
Madenciler…
Allah ayaklarına taş değdirmesin.
Zonguldak’ın gururu madenciler.
Fakat onların da deprem bölgesine ulaştırılma konusunda geç kalındı.  
Hatay’da gördüğümüz başka bir olay ise organizasyon eksikliği oldu.
Gelen yardım tırlarının gideceği yere ulaşamayınca getirdikleri yardımları yol kenarlarına bıraktıklarını gördük.
İçimiz sızladı.
Hatay’da ilk 3 gün ise güvenlik zafiyeti hat safhadaydı.
Açıkçası Hatay’a girişimizde bir öğretmenin sözleri bizi gerçekten ürküttü.
“Ara sokaklara, mahallelere kendi başınıza girmeyin. Yağma olayları bir hayli fazla. Dikkat edin!” sözleri nasıl bir gerçekle yüz yüze oluğumuzu bize gösterdi. 
Bir de tabi ki bölgeden sosyal medyaya yansıyan yağmacılara yapılan işkence görüntüleri.
Bir yerde can kurtarılmaya çalışılırken diğer yanda can çekişen vatandaşın evinin soyulmaya çalışılması gerçekten insanlık dışı bir durum.
Bunu yapan insanların belki de idam cezasına çarptırılması gerekiyor fakat bunu emniyet güçleri veya oradaki vatandaşlar yapmamalı.
Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir.
Bu kişilerin cezasını verecek olan yine Türkiye Cumhuriyeti’nin kendi kanunları, yasaları ve adaletidir.
Gerçekten zor bir dönem. 
Yaşanılanlar gerçekten çok acı ve üzücü bir durum.
Ama dedim ya, biz güçlü bir milletiz.
Birbirimizin acısını da sevincini de beraber yaşarız.
Yazıma Ozan Hacı Gürhan’ın “Ben Anadoluyum” şiiri ile son vermek istiyorum.

 

“BEN ANADOLUYUM”
Bir yanımdan şafak sökerken bir baştan bir başa
Her gün selam veriyor güneş, kurda-kuşa.
Dört mevsim bir yaşarım, yok cihanda böyle eş,
Akşam sefasından, ufuklardan batıyor güneş.
İşte ben Anadoluyum, yiğidim çatıktır kaşım,
Bir babanın öz oğluyum, yedi kardaşım. 
Yedi oğlum var biri Aras’tır, bir ucunda Serhat,
Bir kızım var Dicle’dir, bir oğlum var Fırat,
İki ikizim var Seyhan-Ceyhan kıskançlık verirler ya da,
Her nesneye can verilir, yeşil Çukurova’da.
Bir oğlum var, uzun boyludur rengi Kızıl ya,
Bir kızım vardır, kaşları hilaldir adı Sakarya.
İşte benim ben, ben Anadoluyum.
Ben Türk’üm, Kürt’üm, Zaza’yım, Laz’ım, Çerkez’im, Dadaş’ım!
Dedik ya… Bir babanın öz oğluyum, yedi kardaşım,
Ben Karadeniz’de Laz’ım Hazar Denizi’nde Abhaz’ım,
Bir elimde kemençe, bir elimde sazım.
İşte benim ben, ben Anadoluyum!
Ağrı Dağı’nda güvercinim.
Bitlis’te Ahlat, Van’da Gevaşım!
Ben Bingöl dağlarında çobanım, Muş ile kardaşım.
Hakkari’de Ahmed-i Hani Feqiye Teyrana kuşum
Ben Cizre yollarında Mem-u Zin ile yoldaşım
Batman’da petrol, Diyarbakır ovasında pamuk,
Melikahmet dükkanın da kumaşım.
Siirt’te Koçero, Mardin’de Süryani, Antep’te Şahin,
Urfa’da Halil-ul Rahman sofrasında aşım.
Ben Erzincan’da Terzi Baba Elazığ’da Gagoşum.
Ben Munzur’da alevi, Sivas’ta kızılbaş’ım.
İşte benim ben, ben Anadoluyum!
Ben Hatay’da Arap’ım,
Habib-i Neccar’a yandaşım,
Ben Malatya, Adıyaman, ben Maraş’ım,
Ben Kayseri, Kırşehir, Kırıkkale, eğilmez başım.
Ben Yozgat, Tokat, Ankara vatan duvarında taşım.
Adana, Antalya, İzmir, Bursa’dan hoşum
Sakarya, İzmit, İstanbul aşkıylan sarhoşum,
Ege’de Efe Trakya’da Roman
Marmara’da Mamoşum,
Ben “Yurtta sulh Cihan’da barışım”
Ben Kuran-ı Kerim’in ışığında çağdaşım
Ben Anadolu erenleri Mevlana, Yunus, Hacı Bektaş’ım!
Ey sevgili kendine gel… Sen; Bensin…Ben; Sizim.
Çanakkale’de yatan binlerce kefensizim.
Beni benden ayırmak ne mümkün,
Aynı bedenim, aynı kemiğim, aynı tırnağım, aynı dişim.
Ben anayım, ben babayım, ben dayı, yeğenim, ben eşim.
Ya Rabbi! Sana arzuyu niyazım var; “ayırma beni Hak’tan”
Ya Rab! koru beni düşmanlardan, dış mihraklardan.
Otuz beş yıldır … “Ne baharım var ne yazım, mevsimde kışım.”
Ben üzgünüm, ben kırgınım, ben ağlayan gözlerde yaşım.
Ben Gürhan’ım, garip Ozan’ım, bu topraklarda vatandaşım.