Sağlık-Sen Zonguldak Şube başkanı Mehmet Ali Kara, sağlıkta şiddet ve yıpranma payı ile ilgili açıklamalarda bulundu.

Kara, yaptığı açıklamada yıpranma payının bugüne kadar verilmeyiş nedenini bürokrasi olduğunu ve yeni yönetim sistemi ile sorunun aşıldığını belirterek şunları söyledi;

"Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2014 yılında Başbakanlığı döneminde katıldığı Sağlık-Sen buluşmanızda "yıpranma payı" sözü vermişti. Ve nihayet o süreç başladı. Yıpranma payı Torba Yasaya eklendi. Neler söylemek istersiniz? Yıpranma Payının, Türkiye'nin yeni yönetim sisteminin ilk icraatlarından birisi olmasını sağlık çalışanları adına mutluluk ve umut verici buluyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın 4 yıl önce verdiği söze rağmen, ne yazıkki, eski Türkiye'nin bürokratik alışkanlıklarını aşabilmemiz mümkün olmadı.
Ancak yıpranma payı konusunu, sürekli olarak gündemde tuttuk. Sağlık mesleğinin ağır koşulları nedeniyle sağlık çalışanlarının son derece haklı bir talebiydi. Düzenlemenin torba yasa içinde yer almasından dolayı mutluyuz.
Başta sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere emeği geçen herkese sağlık çalışanları adına teşekkür ediyoruz. Kamuoyuna yansıyan taslak düzenlemenin sahanın gerçeklerine uygun şekilde olgunlaşması için mücadele edeceğiz. Yasalaşma sürecinde gerek Bakanlık yetkilileri, gerek TBMM nezdinde girişimlerimizi sürdüreceğiz.

[*]Peki yıpranma payı bu haliyle yeterli mi? Yıpranma payı konusundaki nihai hedefiniz nedir?
Birincil amacımız, yıpranma payının temel dayanağı olan fiili maruziyet kıstasının hizmet sınıfı ayrımı gözetmeksizin sağlık alanında da dikkate alınmasını sağlamak. Sağlık kurumları, farklı risk türleri ve seviyeleri olan çalışma ortamlarına sahip. Mevzuatımızda işyeri tehlike sınıfları içinde sağlık hizmetlerinin büyük bir kısmı çok tehlikeli risk sınıfında yer almakta, bu riskler fiziksel, biyolojik, kimyasal ve radyolojik riskler şeklinde tanımlanmaktadır. Öte yandan güncel bilimsel araştırmalarımız, sağlık çalışanlarımızın ağır çalışma koşullarına bağlı olarak; duygusal tükenme ve duyarsızlaşma boyutu açısından orta düzeye, kişisel başarı boyutu açısından yüksek düzeyde tükenmişlik yaşadıklarını ortaya koymaktadır.

Diğer çalışma ortamlarına göre sağlık işyerinde şiddete uğrama riski ise 16 kat fazladır. Hal böyle iken, yıpranma payı gibi son derece haklı bir talebin sahanın gerçeklerini karşılayan bir hakkaniyetle hayata geçirilmesi değişmez önceliğimiz olmaya devam edecektir. TBMM'ye sevk edilen düzenlemenin; riske maruz kalan bütün hizmet sınıfı çalışanlarını da kapsaması, geriye dönük hizmetlerin de dikkate alınması gibi taleplerimizi karşılaması için mücadelemizi sürdüreceğiz.


[*]Sağlıkta bir diğer gündem, "Şiddet." Şanlıurfa Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde görev yapan Dr. Bahattin Ahmet Yalçın hasta yakının saldırısına ve yine İstanbul,Kadıköy 112 ekibinden Erkan Açıkay saldırıya uğradı. Ve sürekli bu olaylara şahitlik ediyoruz. Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet uygulamalarını sona erdirmek mümkün mü? Öneriniz var mı?

Öncelikle bu menfur saldırıları lanetliyorum. Hekim Bahattin Ahmet Yalçın ve Erkan Açıkay kardeşlerimize acil şifalar diliyorum. Sağlıkta şiddeti kanıksamak istemiyoruz. Şifa dağıtan kurumlarda şiddetin kirli gölgesini hissetmek istemiyoruz. Şiddeti önlemeye dönük şiddet uygulayanların tutuklanması ve ağır cezalar alması gibi önemli yasal düzenlemeler getirildi. Ancak sağlıkta şiddeti doğuran sorunları çok boyutlu bir mücadele ile ortadan kaldırmadan şiddeti önlemek mümkün gözükmüyor. Sağlık Bakanlığımızın Beyaz Kod verilerine göre Son 5 Yılda şiddete uğrayan sağlık çalışanı sayısı 60 bin. 42 bin sağlık çalışanı sözel şiddete, 18 bin sağlık çalışanımız fiziksel şiddete maruz kalmış.
Bakanlık verileri, en fazla hekimlerimizin şiddete maruz kaldığı, şiddet olaylarının en fazla acil servis ve polikliniklerde yaşandığı gibi çok önemli tespitler içeriyor. Tabi şiddeti kanıksayan ve Beyaz Kod'a bildirim yapmayanların da olduğunu düşündüğümüzde şiddete uğrayan sağlık personeli sayısının daha da fazla olduğunu söyleyebiliriz.
Beyaz Kod verilerine benzer bulgulara, sağlıkta şiddeti araştıran bilimsel çalışmalarımızda biz de ulaştık. Hastanelerin fiziksel imkanlarının yetersizliği başta olmak üzere, bir takım yapısal sorunların varlığının da şiddeti tetiklediğine dair bulgular edindik. Toplumun sağlık bilincini ve sağlık okuryazarlık düzeyini geliştirmenin güvenlik tedbirlerini artırmadan daha kalıcı bir çözüm getireceğini gördük. Şiddeti minimalize etmek için bu yapısal ve kültürel sorunlarla etkin mücadele etmemiz gerekiyor.


[*]Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin ilk Sağlık Bakanı olarak görevi devralan Bakan Dr. Fahrettin Koca'dan beklentileriniz nelerdir?

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, milletimizin Türkiye'nin aydınlık geleceğine inancını ve umudunu temsil ediyor. Yeni sistemin geçmişin biriken sorunlarını çözüme kavuşturması, Türkiye'yi hızla huzur, güven ve refah iklimine taşıması, milletimizin güvenine layık, üretken bir yönetim anlayışının hakim olması en büyük dileğimizdir.
Başından bu yana yeni Türkiye özlemini seslendiren bir sivil toplum hareketi olarak; Türkiye'nin 2023, 2053, 2071 yolculuğunu hem kamu çalışanlarımızın, hem milletimizin, hem de insanlığın selameti adına sahiplendik. Atılan doğru adımları destekledik, yanlışın karşısında durduk. Yeni dönemde de, Türkiye için, milletimiz için, kamu çalışanları için en doğru olanı kararlılıkla savunmaya devam edeceğiz.
Sağlık hizmetlerini geleceğe taşıyacak adımlara da bu anlayışla yaklaşacağız. Sağlıkta Sayın Bakanımızı başta hakkaniyetli bir çalışma ortamının tesis edilmesi olmak üzere, ciddi ve öncelik arz eden gündem konuları bekliyor. Sağlık Sen olarak, sağlık hizmetlerinin kalitesinden, bilimsel ve teknolojik yatırımlara sağlıkta büyük hedefleri olan Türkiye ile gurur duyuyoruz. Bunu gerçekleştirecek insan kaynağımızla gurur duyuyoruz.
Sağlık çalışanlarımız 16 yıllık sağlıkta dönüşüm hedeflerini çok büyük bir fedakarlıkla üstlendi. Gelecek hedeflerimizi de vatan sevgisi, hizmet aşkıyla üstlenmekten asla geri durmayacaktır. Yeter ki, sağlık çalışanlarımızı adil ve insani çalışma koşullarına ulaştırarak güçlendirelim.
Sağlık-Sen Zonguldak şube başkanı Kara, TBMM'de görüşülecek olan yıpranma payı ile ilgili düzenlemenin kapsamının genişletilmesi gerektiğini söyledi. Bir yıllık çalışmaya iki ay olarak düşünülen yıpranma payının, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın sözünü verdiği gibi, bir yıllık hizmete karşılık üç ay, yani 5 yıla bir yıl olarak hayata geçmesi gerektiğini kaydetti.
M.Ali KARA, konuyla ilgili olarak düzenlediği basın açıklamasında, TBMM'de görüşülecek yıpranma payının yanı sıra gündemdeki konulara dair değerlendirmelerde bulundu.
500 binin üzerindeki sağlık çalışanının fedakâr emekleriyle, milletimizin umudu, devletimizin gururu olduğunu söyleyen KARA, sağlık çalışanlarının hiç şüphesiz ülkemizin bugün sağlık hizmetlerinde yaşadığı dönüşümün kahramanları olduğunu kaydetti.

Yıpranma payının sağlık çalışanlarının haklı bir talebi olduğunu söyleyen KARA, bu talebi gündeme getiren ve hayata geçmesine vesile olanın ise Sağlık-Sen olduğunu hatırlattı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Başbakanlığı döneminde katıldığı Sağlık-Sen buluşmasında talepleri olan yıpranma payına yönelik, 5 yıllık çalışmaya bir yıllık yıpranma payı sözünün bürokratik engeller yüzünden geciktiğini ifade etti. KARA, "Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın 13 Mayıs 2014 tarihinde katıldığı Sağlık-Sen programımızdaki cümlesi aynen şu şekildedir: ‘5 yıl hizmeti olanın 1 yıl yıpranma payı olacak.' Evet, cümle aynen bu şekildedir, hepimizin hafızalarındadır. Şimdi yasa teklifinde yer alan 6 yıla 1 yıl yıpranma payının Sayın Cumhurbaşkanımızın müjdelediği şekilde düzeltilmesi gerektiğinin altını çizmek istiyoruz" şeklinde konuştu.

Sağlık-Sen'in bir kazanımı olarak sağlık çalışanları için yıpranma payının hayata geçecek olmasının, sendikacılık tarihi açısından da ezberlerin bozulması açısından da büyük bir başarı olduğuna dikkat çeken M.Ali KARA, "Sağlık hizmeti taşıdığı riskler de dahil bütün boyutlarıyla bir ekip işidir. Bu nedenle yıpranma payı, ek ödeme tavan oranları, emeklilik düzenlemeleri gibi, sağlık hizmeti için ter akıtan bütün sağlık kadrolarını ilgilendiren düzenlemeler, ayrıştıran değil, birleştiren olmalıdır. Ekip ruhunu güçlendirmeyi ve sisteme güveni artırmayı esas almalıdır" dedi.
Yıpranma payının yalnızca sağlık hizmetleri sınıfında yer alanları değil, sağlık hizmetlerinde çalışan bütün kadrolardaki kamu görevlilerinin tamamını istisnasız şekilde kapsaması gerektiğini ifade eden KARA, yıpranma payının geriye dönük olarak hayata geçmesinin hakkın teslimi olacağını dile getirdi.
Yıpranma payının yasalaşması sürecinde, TBMM'deki Plan ve Bütçe Komisyonu'ndaki görüşmelerde haklı taleplerini tekrar dile getireceklerini söyleyen KARA, "Bu taleplerimize ilişkin raporlarımızı, çalışmalarımızı ve analizlerimizi de özellikle Komisyon üyelerine sunarak sürecin takipçisi olacağız" dedi.
Sağlıkta yaşanan şiddete de değinen KARA, şiddetin önlenmesi için caydırıcı yasal düzenlemelerin hayata geçmesi gerektiğini ifade etti. Şiddet uygulayanların tutuklu yargılanmasına yönelik yapılan yasal düzenlemenin, CMK'da yapılması gereken değişiklik yüzünden uygulanamadığını belirten KARA,
"Şiddet uygulayanlar tutuklu yargılanmalı. Bunun yanı sıra şiddet uygulayan kişilerin acil sağlık hizmetleri dışındaki sağlık harcamaları 6 aylık bir süre için, SGK yerine şahısların kendinden alınmalı. Toplumsal bilinci artırıcı çalışmalar yapılarak, vatandaş duyarlılığı artırılmalı ve vatandaşlarımızın sağlık çalışanlarına sahip çıkması ve şiddet uygulayanlara tepki göstermesi sağlanmalı" şeklinde konuştu.

Torba yasa teklifindeki pratisyen hekim emeklilerine takriben 1.500 TL, uzman hekim emeklilerine de 2.000 TL emekli maaşı artışı getirilecek olmasının memnuniyet verici bir düzenleme olmakla birlikte, sadece hekimler için yapılacak bu düzenlemenin hakkaniyetli olmadığını vurguladı. Tüm sağlık çalışanlarının emekli maaşlarının artırılmasına yönelik taleplerinin takipçisi olduklarını da belirten KARA, "Kanser cerrahisi ve organ nakli gibi özellikli tıbbi hizmetler veren hekimlerin döner sermaye katkı paylarının tavanlarında yükseltmeye gidilecek olması da memnuniyet vericidir. Ancak, burada dikkat edilmesi gereken husus, bu artış için gerekli kaynağın döner sermaye gelirlerinden oluşan havuz yerine dışarıdan bir sübvansiyonla desteklenmesi olmalıdır" dedi.

Taleplerini de dile getiren M.Ali KARA, 3600 ek göstergenin de bir an önce hayata geçmesi, sağlıkta ek istihdamlar yapılarak çalışanların yükünün azaltılması, ek ödemelerin emekliliğe yansıtılarak emeklilikte yaşanan düşük maaş mağduriyetinin giderilmesi, 2014 yılı sonrasında ön lisans mezunu olanların da lisans tamamlama hakkından faydalanması ve tüm sözleşmelilerin kadroya alınması gerektiğini kaydetti."

Editör: TE Bilisim