Bu süreçte stres ve panikten uzak durulmasını söyleyen Eken, hijyenin yanı sıra gıda tüketimine de dikkat edilmesi gerektiğini söyledi.
Eken: "Malumunuz çok sıkıntılı bir süreçten geçiyoruz…
Bütün medya araçlarıyla ve uzman denilen kişilerle yoğun bir
bilgi kirliliği ve psikolojik baskı bombardımanına maruz kal-
maktayız.
Doğru bilgi veren ve hepimizi stres ve panikten uzak tutacak
davranışları sergileyenler maalesef çok az.
Ayrıca ateşe körükle giden ve fitne çıkarmaya çalışan art ni-
yetliler de var ama devlet de onların ensesinde.
Bildiğiniz gibi, salgın yapan bu virüsün, hâlihazırda spesifik
bir ilacı ve aşısı yok.
Virüs çok hızlı yayılıyor ve bütün dünyayı etkisi altına aldı.
Özellikle ileri yaşlardaki kişileri çok çabuk etkiliyor ve hasta
Bunun sebebi; ileri yaşlarda bağışıklığın çok düşük olması ve
vücudun tehlike anında yeni savaşçı üretememesidir.
Vücudumuz her türlü tehlikeye karşı mükemmel yaratılmıştır,
yeter ki çok çeşitli yollarda onu zayıf düşürmeyelim. Beslenme
tarzımız, maruz kaldığımız kimyasal ajanlar, alkol ve sigara,
stres, yeterli vitamin, mineral ve gıda takviyelerinin alınmama-
sı savunma sistemimizi zayıf bırakmaktadır.
BAĞIŞIKLIK SİSTEMİMİZİ GÜÇLÜ TUTMALIYIZ
 Virüsten korunmak ve bağışıklığımızı güçlü tutarak bu süreci
hasarsız veya en az hasarla atlatabilmemiz için ,kendi tecrübe-
lerimi de katarak, yapmamız gerekenleri aşağıya sıralayacağım:
Öncelikle yetkililerin ısrarla söylediği gibi, zaruri hâller dı-
şında evden çıkmayalım
Ellerimizi sabunla yıkayalım, el dezenfeksiyonu için sabun
yeterlidir, kolonya gereksizdir, aşırı kolonya cild gözeneklerini
açtığı için cildimiz virüsler için uygun giriş kapısı olabilir.
Burun temizliği çok önemlidir, sık sık ılık su ile burun te-
mizliği yapalım, virüsün en önemli giriş kapısı burundur.
Virüs girdikten sonra hemen kana ve akciğere geçmez, önce
burunda çoğalmaya başlar, duruma göre yarım saat -1 saat ka-
dar zamanda çoğalabilir ve tehlike oluşturur, onun için sık sık
burun temizliği çok önemlidir.
Yüksek doz C VİTAMİNİ kullanmalıdır, c vitamini en güçlü
koruyucu ve antioksidandır.
Mutlaka D VİTAMİNİ kullanmalıdır. Maalesef, toplumu-
muzda (%95’inde) d vitamini seviyesi çok düşüktür. D vitamini
düşüklüğü her türlü enfeksiyon ve metabolik hastalık için dave-
tiye çıkarır.
Aromatik yağları evde bulundurmalıdır. Kekik yağı, nane
yağı, lavanta yağı gibi yağlar çok güçlü dezenfektan ve virüs öl-
dürücüdür.
Kekik suyu çok faydalıdır, içilebilir, gargara yapılabilir, de-
zenfektan olarak kullanılabilir.
Damar yoluyla OZONTERAPİ çok faydalıdır, ozon hem vü-
cud güçlendirici hem de güçlü antiviraldir.
OMEGA-3 takviyesi şarttır.
PROTEİN TÜKETMELİYİZ
NO( nitrik oksit)-nitro plus veya nitro fx damla… Bu mo-
lekül 1988 de keşfedildi. Ve bulan kişiye Nobel ödülü getirdi.
No molekülü küçük büyük tüm damarların Endotelinden Da-
mar içine püskürtme şeklinde -havai fişek gibi- salgılanır ve
damar içi temizliği ile görevlidir. Tüm besin mineral ve vita-
minlerin sağlıklı bir şekilde hücreye ulaşmasında ana etkendir.
Bu molekülün yetersiz salgılanması ateroskleroz başta olmak
üzere metabolik ve iskemik kaynaklı onlarca hastalığın kapısını
aralıyor. Maalesef bugün kü dünya şartlarında insanlarda 30’lu
yaşlardan İtibaren NO Salgısı azalmaya başlamakta, 60 yaşında
%30’a inmektedir. 80 yaş üzerinde neredeyse %10 civarında-
dır.
Dolayısı ile ileri yaşlarda vücut kendini yenileyememekte ve
koruyamamaktadır. Koruma amaçlı ve düzenli olarak endotel
yüzeyinden NO üretimini regüle eden Hindistan, Kanada vs. ül-
kelerde yetişen Noni isimli bir çeşit dut ağacından elde edilen
NİTRO Plus ve fx damlalar mevcuttur. Uzun zamandır kendim
yakın çevrem ve hastalarımda Kullanıyorum inanılmaz güzel
neticeler alıyorum. Bu virüs salgınında başta akciğer olmak
üzere tüm immün sistemin desteklenmesinde buna ihtiyacımız
olduğunu düşünüyorum.
Beslenmemizde özellikle her öğün TEK PROTEİN tüket-
meye dikkat etmelidir. Bir öğünde birden fazla protein tüketil-
mesi vücut pH değerini aside çevirir. Bildiğiniz gibi gıda olarak
aldığımız proteinler karaciğerde işleme tâbi tutulduktan sonra
vücut proteinine döner. Her bir proteinde bulunan Esansiyel
aminoasitlerin her birinin vücut proteinine dönme değeri fark-
lıdır. Buna o proteinlerin biyolojik değeri denir.
Bir proteini aldığımız zaman Bu proteinin içindeki esansiyel
aminoasitlerin en düşük biyolojik değerine göre vücut proteine
dönüşü meydana gelir. Meselâ: Yumurta yediğimiz zaman yu-
murtanın içindeki sekiz tane esansiyel aminoasittin biyolojik
değerleri %80 ila 100 arasında değişir. Yumurtanın vücut pro-
teinine dönme oranı %80’e göre olur. Yani daima kural en dü-
şük amino asit değeri kadar kullanılabilir. Bu örnekte yumurta-
nın %20’lik kısmı atık madde olur ve bağırsakdan atılır.
Eğer bir öğünde birden fazla protein tüketmişsek mesela yu-
murta peynir ve sucuk aynı anda tüketilmişse yumurtanın biyo-
lojik değeri 80, peynirin biyolojik değeri 50, sucuğun biyolojik
değeri 65 gibidir. Tüm proteinlerin kullanılması en düşük olan
peynire göre olacaktır ve tüm proteinlerin %50’si atık madde
olacak Protein atık maddeleri çoğaldıkça tahliye kanalları de-
ğişmektedir. Tahliye için cilt böbrek ve akciğerler devreye gir-
mektedir.
En önemli kısmı burası; virüsler bronşlar yoluyla atılmaya ça-
lışılan protein artıklarını çok sevmektedir. Protein aminoasit
atıkları ne kadar çok ise vücut PH’ı o kadar asidik olur. Asit or-
tam hem virüsler için müsait zemindir. Hem de metabolik has-
talıklar için zemin oluşturur.
Özellikle bu dönemde unlu mamullerden, şekerden ve ha-
zır gıdalardan uzak durmalıdır, soframızda mutlaka taze sebze
bulunmalıdır. Özellikle antioksidan özellikli mor ve kırmızı
sebzeleri, soğan sarımsak, sumak ve sirke bol tüketilmelidir.
Sağlıcakla kalın!
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihânda bir nefes sıhhat gibi."

Editör: TE Bilisim