Kastamonu Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Doç. Dr. Alaattin Dolu, Kastamonu Üniversitesi bünyesindeki KÜB Radyo ve KÜB TV tarafından yayınlanan “Bil-Mukabele Sesin İzinde Tarih” programında İsrail'in Filistin'e yönelik saldırı ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. Kastamonu Üniversitesi Basın Yayın Müşavirliği Öğretim Görevlisi Dr. Emre Ertürk’ün moderatörlüğünü yaptığı programda konuşan Kastamonu Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Doç. Dr. Alaattin Dolu, Filistin-İsrail meselesini tarihi gelişmeleri ile ele aldı. İsrail'in Gazze'yi farklı amaçlarla işgal etmeye çalıştığını belirten Dolu, “Gazze, ticari olarak önemli bir merkez. Halâ öyle ve Doğu Akdeniz’e açılan kapı. Bugün dünyanın gündeminde Doğu Akdeniz ve oradaki doğalgaz rezervleri var ve Gazze’nin Doğu Akdeniz Münhasır Ekonomik Bölgesinde sahip olmuş olduğu hakları var. Bunlar Gazze’nin hakkıdır ve öyle kalmalıdır. İsrail, bu anlamda hem Gazze’yi ele geçirerek bu hakları elde etmek istiyor hem de siyasi ve dini emelleri çerçevesinde bölgeyi tamamen kuşatarak ele geçirmek istiyor” dedi.

“Arapların toprak sattığına yönelik dezenformasyon yapılıyor”

Filistinlilerin İsrail'e toprak sattığı yönündeki bilgilerin yanlış olduğunu belirten Doç. Dr. Dolu, "Bu dezenformasyon, İsrail lehinedir. Arapların toprak sattığına yönelik dezenformasyon, savaş başladığında İsrail’in yaptığı önemli işlerden bir tanesidir. Netanyahu, ordunun başına bu dezenformasyonu legalleştirecek ve yürütecek bir uzman ekip atadı. Hastaneyi bombaladılar. Bugün gördük, Haaretz Gazetesi dün yayınladı. İsrail istihbaratı ve polis birimleri hastaneye gitti. Hastanede çekim yaptılar. İki tane paslanmış tüfek buldular. Bu yüzden toprak satma meselesi İsrail’in çıkarlarına hizmet ediyor” diye konuştu.

“İsrail, Filistin topraklarını satın alarak değil gasp ederek ele geçirmiştir”

İsrail’in Filistin topraklarını gasp ederek ele geçirdiğini söyleyen Dolu, “1930’larda İngilizler eliyle pek çok arazi gasp ediliyor. Hiçbir yerde vakıf araziye el koyamazsın. Yahudi örgütleri bu dönem bir takım paramiliter örgütleri var. Hem de siyasi organizasyonları söz konusu. Birbiriyle bağlantılı ve İngilizler buna yol veriyor. Kudüs’te bugün Yahudilerin ibadet ettiği bölge var. Ağlama duvarı diyoruz biz oraya. O duvarın Süleyman Tapınağının kalıntısı olması bahanesiyle 1929’larda çok büyük bir isyan çıkıyor. Müslümanlar ve Yahudiler hakikaten çok kanlı muharebelere girişiyorlar. Çatışmalara girişiyorlar ve çok büyük kan dökülüyor. İngilizler, o bölgeyi Yahudilere vermek istiyor. Çünkü hakkı olduğunu düşünüyor. Daha önce Yahudiler, Kudüs’te ibadet etmek istiyor ama Osmanlı Döneminde bunu gerçekleştiremiyor. 1967’den sonra İsrail orayı işgal ediyor. Tamamen orada bir Selahaddin Eyyubi tarafından kurulmuş bir mahalle var. Vakıf mahallesi. Bütün gayrimenkulleri vakıf olan dokunulmayacak bölge demektir. Dozerlerle yıkıyor. 1948 yılına girdiğimizde Filistin haritasını göz önünde bulundurduğumuzda İsrail’in bu gasp işgallerle hile ve desiselerle Yahudi komisyoncuların, tüccarların, ondan sonra birtakım emlakçıların simsarların eliyle bu toprakları nasıl ele geçirildiğinde bu örneklerle size açıklamış olayım” şeklinde konuştu.

Yeni müfredat resmen açıklandı! Yeni müfredat resmen açıklandı!

“Yahudiler, İngilizlerin desteğiyle Filistin topraklarını işgal etmiştir”

19. yüzyılda Yahudilerin şu anda bulundukları bölgeye gelmeye başladıklarını anlatan Doç. Dr. Dolu, “O bölgeye gelmeye başlarken Abdülhamid ile Kudüs’ün pazarlığı yapılıyor. Abdülhamid orada hem toprak satışlarını yasaklıyor hem de Yahudilere toprak vermiyor. 1948 yılından sonra bölgede tekrar toprak satışına nispeten izin veriliyor. Hemen fark ediyorlar, tekrar yasaklıyorlar. Fakat o dönemde o arada bugünkü Gazze hattına Yahudiler yerleşmiş oluyor. Daha sonra İngilizler burayı ele geçirdiğinde Yahudilere yol veriyorlar. Hıristiyan geleneği açısından bugün bir Yahudi-Müslüman savaşının çıkması isteniyor. Zira Hristiyanlar, Yahudi-Müslüman savaşı çıktıktan sonra Hristiyanların Kudüs’e egemen olacağı inancı var. Dini açıdan bakacak olursak yani onlar açısından da önemli. Bir de Netanyahu, savaşın hemen başlarında nihai hedefini zaten açıkladı, 'bizim kutsal kitabımız şunu emrediyor; amaçlarınızı elde etmek için, büyük İsrail’i kurmak için katliamı gerçekleştirebilirsiniz' dedi. Katliamı meşrulaştırmak için dini kitaplarını bile alet ediyorlar, büyük İsrail’i kurmak için ve Avrupalılar da buna müsaade ediyor. Çünkü Avrupalıların, Yahudilere borcu var. 1492 yılı Avrupalıların, Yahudileri kendi bünyesinden atmak için çaba sarf ettiği tarihin başlangıcıdır. Osmanlılar, 'Anadolu’ya İzmir’e, Selanik’e, Balkanlara, İstanbul’a, Filistin’e, Şam’a Osmanlının hakim olduğu bütün topraklara gelin' diyor. 19. yüzyıla kadar hiçbir şekilde Yahudi meselesinden söz edemiyoruz. Osmanlı-Yahudi meselesi diye bir şey yok. Avrupalıların kendi antisemitizmi yani Yahudi zıtlığı Siyonizm olarak ortaya çıkıyor. Siyonizm, bugün bütün emellerini gerçekleştirmeye çalışıyor” ifadelerini kullandı.

Kaynak: iha