Elmas TV yazarı Hayati Yılmaz önemli bir bilgiyi sosyal medya hesabından paylaştı...

İşte o paylaşımı;

"Nimet NEVZAT Hanımefendi....

Cumhuriyet tarihi ismi ile Nimet Seferoğlu
Osmanlı imparatorluğu`nun Son Padışahı Vahdettin`in beşinci ve son hanımı
ZONGULDAKLI bir bahcivanın kızı..
Babasının ismi aslen Bartınlı olan Abaza Bahcivan Saban Efendi ile kıvırcık Hatice Hanım`in kızı.
Babasının ölümünden sonra 1913 yılında Sultan Reşat'ın sarayına alınmış, Reşat Han'ın ölümünden sonra Sultan Vahdettin'in sarayına nakledilmiştir.
Vahdettin'le evlenmeden önce haremin en akıllı, aydın ve okumayı çok seven cariyesi idi.
Nevzad Hanım pek güzel olduğundan kısa bir müddet sonra padişahın gözüne çarpmış ve çok geçmeden de zevcesi olmuştur.
Vahdettin, 1 Eylül 1921'de 18 yaşındaki Nevzad Hanım ile evlendiğinde Vahdettin`in ilk evliğinden olan kızları Ulviye Sultan 29, Sabiha Sultan 27 yaşında idiler.Sultan Vahdettin'in Büyük aşkı denildiği zaman akla gelen isim Nimet Nevzad Hanım
Ülke işkal altında iken yapılan düğün var ortada.
Nevzad Hanım'ın Düğünü
Sultan Vahdettin'in ilk eşi Emine Nazikeda Başkadın Efendi'nin akrabası ve nedimesi (başhizmetkârı) olan Leyla Açba, Nevzad Hanım'n düğününü şöyle anlatır:

"Düğün merasimleri başlamadan evvel Padişah, kızın ailesini saraya davet etmişti. Nevzad Hanım'ın babası Şaban Bey yaşamadığı için validesi Hatice Hanım, biraderi Salih Bey, zaten sarayda bulunan kız kardeşi Nesrin Hanım ve birkaç yakın akrabaları Yıldız Sarayı'na teşrif etmişlerdi. Hatice Hanım iltifatlarla, Nevzad Hanım'a yeni tahsis edilmiş olan ve saray parkında bulunan hususî köşkte ağırlanmıştı. O gün yemekler verilmiş ve akşama doğru kına gecesi yapılmıştı. Ertesi gün sabah erkenden, Zat-ı Şahane'nin diğer haremlerinin nedimelerinden birer kişi, yeni hükümdar haremi olacak hanıma şahitlik yapmak üzere çağrılmışlardı. Bu bütün Padişah izdivaçlarında uygulanan bir saray âdetidir. Zira Kadınefendiler, nedimelerin vekâletleri vasıtasıyla yeni ortaklarını kabul ederlerdi. Bu düğünde ben de melikemin vekâleti üzerine gitmiştim. Müveddet Kadın'ın vekâletini Bezminigâr Hanım, Nevvare Hanımefendi'ninkini ise Tercan Hanım yapmışlardı.
Biz üç nedime resmî kıyafetlerimiz ile köşke teşrif ettik, saat sabahın yedisi idi. Derhâl içeri alınarak yeni hanımefendinin bulunduğu salona girdik. Nevzad Hanım uzun beyaz ipekten muhteşem bir gelinlik giymiş, başına pırlanta taşlı bir taç, boynuna da yine pırlantalı bir kolye takmıştı. Bu muhteşem gelinliği ile tıpkı bir peri gibi olmuştu, esasen hanımefendi pek güzel bir kızdı. Hemen kısa bir selâm vererek efendilerimizin selâmlarını tebliğ ettik, hanımefendi mukabelede bulundu. O esnada Hatice Hanım içeri girerek bizi yan odaya geçirdi. Binaenaleyh kahve takdim edildikten kısa bir müddet sonra baş hazinedar usta (kıdemli cariye) ve maiyeti köşke teşrif ettiler. Hazinedarlardan sonra Zat-ı Şahane'nin baş imamı ve onu müteakiben efendimiz ile iki harem ağası köşke vasıl olunca merasim başladı.
Köşkün büyük salonunda Nevzad Hanım muhteşem gelinliği ile pek güzel bir kanepenin üzerinde oturuyordu. Başına o esnada beyaz renkten geniş ve uzun bir tül örttükleri için yüzü bu örtü altından pek belli olmuyordu. Zat-ı Şahane salona girer girmez bütün hanımlar ayağa kalktılar ve merasim nihayetine kadar hiç kimse oturmadı. İmam efendi kanepenin tam karşısında duruyordu ve efendimizi ilk selâmlayan o oldu. Sonra Padişah gidip kanepenin üzerine oturdu, Nevzad Hanım da efendimizin yanında yavaşça yer aldı. Bu esnada Anber ile Hayrettin Ağalar kanepenin sağ tarafına geçip ayakta durmaya başladılar. Biz üç nedime sol tarafta duruyorduk. Başhazinedar usta sol tarafta bizim yanımızda ayakta bekliyordu.
Nikâh kıyılmadan evvel ağalar şahit olduklarına dair yemin ettiler, biz nedimeler de efendimize vekâleten yeni hanımefendiyi kabul ettiklerine dair yemin ettik, sonra nikâh kıyıldı. Şimdi başhazinedar usta, Zat-ı Şahane'nin önünde diz kırarak elinde tuttuğu gümüş mahfazayı açarak içinde bulunan gümüş mührü yeni hanımefendinin eline koydu:
- Sizi II. İkbal ilân ediyorum, inşallah hayırlı bir zevce ve saray için şerefli bir hanımefendi olursunuz, dedi.
Bu mührün üzerinde "İsmetlü II. İkbal Nevzad Hanımefendi Hazretleri" yazmakta idi.
Bilâhare Zat-ı Şahane köşkü maiyeti ile beraber terk etti O gün akşama kadar vükelâ ve vüzera haremleri köşke teşrif edip yeni hanımefendiyi selâmladılar. Akşam saat dokuza kadar bu şenlik böylece devam etti. Nevzad Hanım namına İstanbul'daki fakirlere yiyecek dağıtılmış, bazılarına da para yardımında bulunulmuştu…
Düğünden üç gün sonra Zat-ı Şahane, Nevzad Hanım'a birinci rütbe şefkat nişanını ihsan etmiştir."
Vahdettin 1922‘de Ülkeyi terk etmek zorunda kalması ile Istanbul`da kalan Nevzat Hanım,Vahdettin`in kendisine torbalar dolusu mektubunda yanına caığırması sonrasında Sanremo`ya gitmiştir.

Kendisinin Vahdettin'`den çocuğu bulunmadigi için çocuğu olmayan padişah hanımlarına verilen ünvan IKBAL olarak kalıyor...

Vahdettin' ölümünden sonra Türkiye`ye geri dönüp Bir kaptan ile tekrar evlilik yapıyor.Bir kiz bir erkek ikiz cocukları oluyor..
Vahdettin'`in 5 hanımından ikisi daha sonra tekrar evlenmiştir..

1901 Doğumlu Nimet NEVZAT ,Vahtettin ile evlendiğinde sadece 21 yaşında ..

Ancak bir sene kadar sarayda durabiliyor..
1922 Yılında Vahdettin' in ardinda ülkeyi terk etmek zorunda kalıyor..
1926`da Vefat eden Vahdettin'`in ölümü sonrası konan tabutuna haciz ve borcları sebebi ile çok zor günler geçiriyor..

OSMANLI IMPARATORLUĞU`NUN SON GELiNi OLAN NEVZAT HANIM,GEÇMiŞiN AĞIR YENiLGiSiNi SARAYDA SADECE BiR SENE YAŞAMASINA RAĞMEN OMUZLARINDA HiSEDiYOR..
O GÜNLERi ANILARINDA YAZDIĞI DUYGULARLA SöYLE ANLATIYOR,,..

"Penceremden bakıyorum. Mavi deniz, palmiyeler, bahçeler, birbirinden güzel köşkler, ufukta kotralar. Sanremo'nun bu manzarası cenneti andırıyor; fakat ben kendim cennette değilim. Bu manzarayı cehennemin bir köşesinden görüyorum. Kendime mahsus bir cehennem. Bulunduğum katın bir odasında bir tabut var. Günlerden beri burada duruyor. Bu tabutta Osmanlı Hanedanının son hükümdarı Sultan Altıncı Mehmed Han yatıyor. Mehmed Vahdettin benim kocam. Talihin hayat yoldaşı diye karşıma çıkardığı insan. Ölümüne acıyor muyum? Bilmem. Ortada birden bire kırılmış itiyatların boşluğu var. Bu boşluğu etrafımda duyuyorum; fakat bu ölüye karşı bendeki asıl kuvvetli his, acımaktan ziyade gıpta etmek. Ne mutlu ona, diyorum. Ölüm gibi bir nimete kavuştu. Bazen içimden geliyor. Talihe yardım etsem, bu nimeti kendi elimle arasam.

Ben dindar bir kadınım. Bütün benliğim böyle bir duyguya karşı isyan ediyor. Bu vücut bana emanet bir şey. El kaldırmaya ne hakkım var. Tüylerim ürpererek düşünüyorum. İki saat sonra gece olacak. Her tarafı karanlık basacak. Faturalar ödenmediği için elektrik, su ve hava gazı yok, hepsi kesik. Bütün bir gece karanlık geçecek. Günden güne etrafa bir kat daha yayılan ölüm kokusunu daha korkunç bir suretle duyacağım."

1927‘de tekrar Türkiye`ye dönen Nimet Nevzat Hanım bir Kaptan ile evleniyor..
Ömrünün geri kalanını bir yalıda geçiriyor.
Beş kere hacca giden Nimet Hanım 1992 yılında Vahdettin'in ölümünden 66 yıl sonra 90 yaşında Istanbul`da hayata gözlerini yumuyor..."

Editör: TE Bilisim