Elmas TV köşe yazarlarından Hayati Yılmaz, bir zamanlar Çatalağzında yaşayan 'Deli Şükrü' lakaplı o şahsı kalemine aldı. 

İşte Hayati Yılmaz'ın o yazısı;

"Kara trenlerin olduğu, fabrika bacalarının siyah duman çıkardığı, kara kömürün bulunduğu Zonguldak'ın Çatalağzı kasabası.

Gelik, Karadon da bulunan maden ocaklarına gitmek için Zonguldak`ın köy ve kasabalarından gelen insanların durağı olan 10 bin kişilik bir yer.

Cumhuriyet tarihinin en önemli olaylarından birkaçına katkı sağlamış bir kasabadır Çatalağzı.

1936 yıllında, ülke sanayisi, makinalarını döndürmek için ilk kömür sevkiyatının yapıldığı yerdir.

1948 yılında Türkiye'nin 3.büyük elektrik santralinin açılışının yapıldığı, Cumhur reislerinin, başbakanların yazarların ziyaret ettiği, Iran Kralı, Afganistan Kralı ‘nın gelip görmek istediği bir yerdir bu belde.

Prenses Süreya`nın beyaz kıyafeti ile süslediği yerde,

Birçok yabancı ülkelerin arşivlerinde Zonguldak'tan önce yer alan bir konumdadır hala Çatalağzı.

TCDD‘nin ana merkez duraklarından biridir.

Tren istasyonundan en çok insanın binip indiği yerdi bir zamanlar Çatalağzı.

Işte o yüzlerce insanın inip bindiği istasyonda insanları karşılayan bir deli vardı. Adı DELi ŞÜKRÜ.

İstasyonun bekleme salonunda sıcak sobanın başında yatan bir kişi. Onun orayı kullanması belki de insanların orada beklemesinden daha önemli olacak ki, onca kokusuna rağmen, istasyon görevlileri tarafından çıkarılmazdı dışarı.

Sıradan bir akıl hastası değildi o.

1970,1990‘lı yıllarda, Çatalağzı caddelerinin aşina yüzüydü Deli Şükrü.

Onu diğer akıl hastalarından ayıran birçok özeliği vardı.

Bu esrarengiz adamın hiçbir yakını yoktu ama Çatalağzı`ndan ayrılmazdı.

Çatalağzı`nda ki bazı kuruluşlar hakkında bilgi sahibiydi.

Kahvelerde onun için özel sandalye bulundurulurdu.

Bu sokakta yaşayan kimsesiz adam, uzun süre yıkanmadığı için çok kötü bir koku saçardı etrafa. Ama insanların arasına girmekten de hiç çekinmezdi.

Bazen zorla kovulur, bazen de kendisine kahvenin en tenha köşesinde sandalye bırakılırdı.

Kendi kendine bir hali olmasına rağmen, sanki hep yanında birileri varmış gibi konuşup dururdu. Galipten sesler duyarmış gibi güler, onlarla sohbet edermiş gibi kafasını onaylar ya da onaylamıyormuş gibi hareketler yapardı.

Deli Şükrü kahveye girdiğinde ilk yaptığı şey, gazeteyi aramak olurdu. Alırdı gazetesini ve eliyle bir çay işareti yapardı.

Onu tanıyan garson, onun "Nasıl çay içtiğini" bilirdi. 

"Askerden yeni geldiğimde kahvede garson olarak işe başlamıştım. İlk günlerimdi. Deli Şükrü geldi ve eliyle çay işareti yaptı. Herkese nasıl yaptıysam ona da aynı çaydan vermiştim. Masada bulunan gazeteyi aldı, yaklaşık bir saat gazeteyi okuyup gitti. Çaya dokunmamıştı bile. Dikkatimi çekti! Daha sonra öğrendim ki, o çayı demli ve tek şeker içermiş. Ben ise ona normal ve çift şekerli vermiştim. Ne bir şey dedi ne de çayı içmeye tenezzül etti. Bırakıp gitti.

Çatalağzı'ndan neden ayrılmadığı sorusu hep akılarda kaldı.

ÇATES, TCDD DEPO, LAVVAR nerde çalıştığı hep çelişkili olsa bile onun için söylenen tek bir şey vardı... "Onun bu hale gelmesi imkânsız bir aşk yüzündendi "insanlara göre.

Ya lavuar da çalışırken birine aşık olduğu ya da elektrik santralinin müdürünün kızına aşık olduğu ve bu imkansız aşkın onu bu hale getirdiği söylenirdi.

Onun bu efsanevi hali insanlara da bazen umut oluyordu.

80'li yıllarda revaçta olan "loto toto " ona doldurtulur, Millî Piyango kartları ona çektirilirdi.

Üzerinde yazın veya kışın hiç çıkarmadığı bir paltosu, yırtık bir tişörtü vardı. Tişörtü kısa olduğu için göbeği sürekli açıktaydı. Fermuarı da açık, sürekli aşağı doğru düşen bir pantolon giyerdi.

Ara sıra onun tıraş olduğunu görürdük, belli ki berberlerden birisi onun arada saçını kesiyordu.

Arada kıyafetlerini yıkayan da oluyordu. Buna rağmen çok kötü kokuyordu. Belediye itfaiye araçları hortumla üzerine su tutarak onun bu kokusunu gidermeye çalışıyordu.

Bir hatıram daha vardır onun ile ilgili:

"Trenle dört beş arkadaş okul çıkışı Çatalağzı'na gelirken rastladık ona. Bizim oturduğumuz bölüme oturdu. Bilenler bilir...! Kokudan yanında durulmazdı. Müthiş bir koku yayılmıştı kompartımana. Lakin bu adam oturur oturmaz trenleri anlatmaya başladı. TCDD Çatalağzı Depo‘daki lokomotiflerin özeliklerini, imalat sayısına göre, çekiş gücünden bahsetmeye başladı "Hayretler içinde kalmıştık.

Daha önce Cumhuriyet Gazetesi bulmacasını kimsenin çözebildiğini görmedim. O her oturduğunda, tam olarak çözerdi.

Belli ki eğitimli bir insandı. Zaten ondan başka da pek az kişi okurdu bu gazeteyi o yıllarda. Topu topu bayilere iki üç tane gelir, çok az sayıda satılan bir gazete idi 1980‘li yıllarda. Ama o sadece Cumhuriyet okurdu.

Nerden alırdı, kim verirdi elinde sürekli yanan sigarayı? Ismarlandığında rakıyı aslanlar gibi içerdi Deli ŞÜKRÜ.

1991 yılında caddelerden ve ortadan kayboldu.

Onun için yapılan Çatalağzı makas başında, tek gözlü, birkaç metre karelik sığınakta öldüğü söylenmişti.

Ve son olarak Çatalağzı Belediye Zabıtası tarafından yıkanarak Doğancılar Mezarlığı ‘na defnedildi."

Editör: TE Bilisim