Türkiye'nin ilk özel bağışla yapılan lisesi ve ilk taşımalı eğitim vasıtalarının kullanıldığı şehri Zonguldak'tır ve şehrin önemli kurumu ‘Ereğli Kömürleri İşletmesi', yeni adı ile ‘Türkiye Taşkömürü Kurumu' (TTK), doğduğumuz, doyduğumuz şehrimizin babasıdır…
Türkiye Taşkömürü Kurumu, eski tüzel kişilikleriyle birlikte 150 yıllık bir işletme. Bu işletme 150 yıldır sadece kömür madenciliği yapmıyor. Bir ilin tüm diğer faaliyetlerini de gerçekleştiriyor. Son 15-20 senede bu faaliyet alanlarının birçoğundan çekilse de yine de madencilik dışında gerçekleştirdiği ve topluma sunduğu mal ve hizmet üretimleri halen söz konusu.
Türkiye'de marka olmuş, herkesin çocuğunu okutmak istediği ancak ekonomik ve sosyal nedenlerden dolayı çok az bir kesimin faydalanabildiği liseler vardır, aklıma gelenler Kabataş Erkek Lisesi, İstanbul Erkek Lisesi, Robert Koleji, Sen Joseph Lisesi gibi... Ağırlıklı yabancı dilde eğitim veren bu okullardan mezun olmak lisan, sanat, bilim, spor ve siyasetin bulunduğu bir çok dalda başarıya açılan bir kapı demektir. Cumhuriyet'in ilk ili Zonguldak bu yıllarda ekonomisiyle Türkiye'nin güçlü bir sanayi şehri olmasından dolayı, gelen beyin göçünün sosyal gereksinmelerine cevap vermesi adına eğitim alanında da yeni yatırımlar yapılmasına sebep oldu. Sadece ilköğretim okullarının olması, şehirde büyüyen çocukların istikballerini zora sokuyor başka illerdeki eğitim okullarına gitmesine neden oluyordu. İhtiyacının kaçınılmaz olması şehre bir lise kazandırılmasında etkili oldu.. İşte bu lise eğitim alanında da Zonguldak'ı tercihte öne çıkaran ve bir akademi edasında olan 'Mehmet Çelikel Lisesi'ydi.
E.K.İ'nin imkanları, güçlü lobisi ve sosyal hizmetleri sayesinde merkezde eğitim gören, özellikle de Mehmet Çelikel Lisesi'nde okuyan öğrencileri ilçelerden, kurum imkanlarıyla zamanın kamyondan bozma tahta kasalı şirket otobüsleriyle taşınması o yıllarda adı telaffuz bile edilmeyen taşıma sistemi belki de Türkiye'nin ilk ‘taşımalı eğitim sistemi ‘ ve vasıtalarıydı…
Bu şirket otobüsleri yıllarca birçok güzergaha öğrenci taşıdı. Zonguldak gençliğinin eğitiminde bu emektar vasıtaların büyük hizmetleri oldu. 90'lı yıllara kadar bir çok Zonguldaklı gencin eğitim hayatında bu vasıtalar taşımalı eğitim sağladı. Herkesin bu vasıtalarda yaşadıklarından anlatacak bir hikayesi vardır. Benim de bir hikayem var. Bunu sizlerle paylaşmak istiyorum…
Şöyle…

Çocukluğunda ve gençliğinde bu vasıtalarla seyahat edenler konforunu bilirler, tekerlek kazara bir çukura düşmesin, tahta koltuklar ve olmayan süspansiyon yolculuğun tadı tuzuydu. Yazmaya kalksak çok konu çıkar ancak küçük bir anıyı paylaşmak istedim. Kamyondan bozma, tahta oturaklı, kule merdivenli bu şirket otobüslerinde şoför mahalli ile yolcu kısmı birbirinden ayrılmış, motor gürültüsüyle izole edilmiş bir şekilde seyahat imkanı sağlıyordu. Hani Şoförle tek irtibat arka kapı üstüne monte edilmiş bir buton ve buna bağlı şoför mahalline takılmış bir kapı zilinden ibaretti. Aslında çok basit ama o kadarda kullanışlı bir sistemdi...Ta ki arıza yapana kadar!...Hani arka kabinde, tabir-i caizse adam kesseler araç garaja girene kadar kimsenin haberi olmazdı.

Belediye otobüslerinin çok az, dolmuşların hiç olmadığı bir gün Babamla birlikte İnağzı'ndan Zonguldak'a gelmek için şirket otobüsünü durdurduk aslında Babam garaj amiriydi genelde şoför mahallinde seyahat ederdik ancak o gün aksilik ya şoförün yanı dolu arka kasaya binmek zorunda kaldık. Bağlık durağında bir yolcu inmek istedi ancak arka kapı üstündeki buton arızalıymış, bastık ancak şoför duymadı.. Bu arada şoför yanındakiyle koyu bir muhabbet içindeydi, zaten motor sesinden yanındakini zor duyuyordur herhalde. Islık, feryat-figan nafile duymuyor!.. Dikiz aynasına baksa arkadaki tepişmeyi görecek ancak derdi çoktu herhalde muhabbet çok koyu...Tabi durmadı, bizde müdürlük durağında ineceğiz (O zamanlar trafik gidiş-geliş kadırga yokuşundan tek yönlü çalışıyordu) Topbaşı'ndan başladık ıslık çalmaya, dar cam çerçevesinden bağır-bağır duyan yok neyse ki son durak Vilayet önündeki EKI parkı… Durdu bütün yolcular indik!.. Herkes sinirli sinirli şoförün camında, şoförün savunması şu; ''garajdan çıkarken zil çalışıyordu..."
Güzel günlerdi o günler, her şey sade-basit ve bir o kadarda saftı...

Zonguldak Nostalji
Alıntı:Yüksel Yıldırım

Editör: TE Bilisim