1958 yılında Çaycuma doğumlu Cevdet Albay, İlk ve Ortaokul eğitimini tamamladıktan sonra 1973 Eylül'ünde Almanya'ya geldi. Kısa süre sonra Alman maden Taşkömürü Müessesesi'nde (Ruh Kohle AG) madenci çırağı olarak işe başladı. 1974 Mart ayında henüz 15 yaşındayken babasını kaybetti.

1986 yılında, Alman Maden Taş Kömürü'nde iş kazası sonucu hayatını bir Türk maden işçisinin haberini yaparak gazetecilik mesleğine adım attı.  Habercilikte türlü hatıralarıyla dolu 22 yıl geçirdi. 

 

Albay'a gazetecilik yıllarında neler yaşadığını ve nelerle karşılaştığını konusunda sohbet ettik. 1986  yılında gazetecilik mesleğine başlayan, sırasıyla; Tercüman, Milliyet ve  Anadolu Ajansı'nda (AA)  serbest muhabirlik görevi yaptı. 2010 yılında mesleği bırakarak köşesine çekilen Albay'a, gazetecilik yıllarının öyküsünü sorduk.

Duvarda çerçeve içine alınmış sizden bahseden bir fotoğraf gördüm. Hem maden işçisi hem gazeteci nasıl olunur?

Olur, tıpkı benim gibi… 1973 yılı sonları Almanya'ya geldim.  20 gün sonra bir maden ocağına, madenci işçisi stajyeri " çırak " olarak iş hayatına  başladım. 15 yaşındaydım.  Rahmetli babam beni yakında bir maden ocağı müessesesine götürerek kaydımı yaptırdı. Yarısı gün, "işe gelsin gelsin" demişler. Almanca bilmiyordum. Hatta, otobüsle evden işe, işten eve gelmesini bile bilmiyordum. Bir kaç gün beni o işe bıraktı, sonra kendim gelip gittim.

Uzun yıllar muhabirlik yaptınız. Almanya'nın dört bir yanını gezdiniz. Gazeteciliğe nasıl başladınız?

Okumak isteği içimde bir ukde gibi kalmış. Babamı kaybettikten sonra okuma hevesim kabardı. Fotoğraf çekme merakım vardı, bu hevesim benden hiç ayrılmadı. Bildiğimiz şu OTTO katalogu vardır. Onu karıştırırken Canon marka bir fotoğraf makinesini beğendim. Fiyatı 7 yüz mark'tı. Çok paraydı. Benim aylık kazandığım 3 yüz Mark civarındaydı. Taksitle aldım. Aldığımda fotoğraf çekmesini bile bilmiyordum. Aradan aylar geçince fotoğraf çekmeyi öğrendim.

Geçmiş yıllara ait bir haber esnasında çekilen fotoğraf

 

Sorunuz, gazeteciliğe gelince; 1986 yılında Tercüman Gazetesi'nde başladım. Bir arkadaşım bana, " bu aralar camilerde hatim indiriyorlar, bol bol camilere gidersin. Başka gazete mi bulamadın?" dedi. Milliyet Gazetesi'ni önerdi. O yıllar Almanya'da basılan çok gazete vardı. Hiç unutmam, 1986 yılında Tercüman Gazetesi'ne yazdığım ilk haberim, bir Türk maden işçisinden yaptığım "ölüm" haberiydi.

O haberin bir  anısı var. Birincisi; iş kazasında ölen Kütahyalı Türk vatandaşımız iş arkadaşlarımdan biriydi. İkincisi; evine gittim baş sağlığı diledim evin içi kalabalık aile perişandı. Bir yakınından fotoğraf istedim, pasaportunu verdiler. Makinenin flaşı yoktu. Odada ışık yetersizdi. Müsaade alarak bir benzin deposuna gittim, ışıklı yerde fotoğrafı çektim. Bu günkü gibi dijital makine nerede.

 Cevdet Albay, 1990 yılında İtalya'daki Dünya kupasını takip ederken

Siyah beyaz çektiğim fotoğrafın filmini ve yazısını adi bir zarf içine koydum Tercüman Gazetesi Avrupa baskılarına gönderdim ama zarf patlamış, film içinden düşmüş. Sadece yazı ulaşmış. İki gün sonra ailenin yakınlarından bir fotoğraf elde ettim. Birlikte çalıştığım ölen iş arkadaşımın o ilk haberi benim gazeteciliğe başlamama vesile oldu. O haber kupürünü halen arşivde saklarım.

Aradan iki ay gibi zaman geçti, Milliyet Gazetesi Frankfurt Bürosunu telefonla arayarak sordum. Onlar da kabul etti. O yıllarda gazetenin Yazı İşlerinden sorumlu Bülent Zarif, Genel Müdür Rıfat Akkaya, spordan sorumlu Zahmetli Zeki Domaç vardı. Milliyet Gazetesi'ne geçerek Avrupa baskılarında uzun yıllar spor haberleri yaptım.


Muhabir meslekte iyi ya da kötü olayların içinden geçer. Elbette insanı üzen ya da sevindiren olaylar oluyor. Söz konusu o ilk haberimi unutamam. Milliyet Gazetesinde spor haberleri yaparken beş yıl boyunca hafta sonumu ailemle birlikte geçirmedim. Fotoğraf makinam yollarda yoldaşım, sahalarda oyuncağım, silahım oldu.

Yıllar sonra unutmamış olmanız sizi derinden etkilemiş olmalı. Yıllarca ülkemizin ulusal haber ajansı Anadolu Ajansı'nda (AA) haberci olarak görev yaptınız.

1991 yılında Dünya Kupası İtalya'da oynanmıştı. Ben de kupa öncesi Alman Milli Takımın çalıştığı kamptan Milliyet Gazetesi'ne  fotoğraflı reportaj yapmıştım. Milliyet'in Spor sayfasında, " Almanya.. " Panzerler bu defa mutlaka "  başlığı ile sürmanşetten çıktı. Milli takım kaptanı Franz Beckenbauer'di. Almanlar çok güçlü kadroya sahipti. İtalya'da Dünya Şampiyonu oldular.

Gazeteci olarak bir çok ülkeyi gezme fırsatı buldu. Moskova'dan görüntüler.

 

O haber beni ünlendirdi. Berlin Büro sorumlumuz rahmetli Hakkı Akduman ağabey beni telefonla arayarak;

"Seni kutlarım. Bu haberin ile hepimizi atlattın, bizde çalışır mısın" diye sordu. Ben de Milliyette uzun yıllar çalıştığımız ağabeylerden izin aldım. 1991 yılında AA'ya geçtim. Hiç unutmam; Bülent Zarif bana, " gitmek istiyorsan seni zorlayamayız. Sen bizimle yıllarca beraberdin, Milliyet'in mutfağında piştin. AA' seni çağırdıysa, biz senden gurur duyarız" dedi. Bülent ağabeyin bende emeği vardır.

Bir gazetecinin dikkat etmesi gereken ayrıntılar nedir?

Bir "serbest gazetecinin dikkat ekmesi gereken önemli ayrıntı: Yapmaktan zevk duyulan haberler değil, ihtiyaç duyulan haberler yapmalı. Çalıştığınız kurumun yazı işleri çok önemlidir. Kurumun yayın politikasının çok iyi bilinmesi önemli. Aksi takdirde verilen emek boşa gider. Serbest gazetecinin yapacağı en büyük hata: İki ayrı medya grubuna farklı haber vermek. Gazeteci hayatın zorluklarına karşı dirençli olmak zorundadır. Şikayet etmek yerine mesleğini sürdürmenin yollarını aramalı.

Ben; haberlerim yayınlandıkça gazetecilik mesleğini sevmeye başladım, çok sevdim. Bana hep heyecan verdi. Hala heyecanımı yitirmiş değilim. Bu mesleği severek yapacaksın. İçinde "heyecan ve  merak" hissetmiyorsan başaramazsın. Başarı ödül kazandırırsa, keyfine doyum olmaz. Gazeteci hoşgörülü ve tarafsız olmak zorundadır.

Sizce tarafsız olmayan var mı

Okur kimin taraflı, kimin tarafsız olduğunu bilir.

 

(Röportaj:Mehmet Ali Yıldız)

Editör: TE Bilisim