"Bir minibüs durağında iki genç konuşuyordu, dertli ve sinirli olanı "Kızı istedik, vermediler", Öteki "Aslan gibi delikanlısın, üniversite de bitirdin, koskocaman mühendissin, senden iyisini mi bulacaklar, niçin vermediler" diyerek hayret edercesine soruyor. Verilen cevap ise oldukça yüksek ve kin dolu, bir sesle oldu. "Diplomayı verenler işi vermediler- torpili olanlar iktidarın adamı olanlar girdi. Biz ise 6 yıldan beri bir işe giremedik. Bana kızını kim verir ki, bir büro da boğaz tokluğuna çalışıyordum, oradan da ayrıldım. Büro kendini kurtaramadı, kapandı."

Aynı dertten bende de üç tane vardı. Gençlik çağından yaşlılık çağına doğru geçiş yapan gençlere hem hak verdim, hem de üzüldüm. Ne işe girebiliyorlar ne de evlenebiliyorlar. Gelecekten umutları yok, yani ferleri sönük.

Aklıma, Tunalı Hilmi'nin kurduğu ve Türk tarihinde ilk defa kurulduğunu zannettiğim ve yöremizi de yakından ilgilendiren. "Karadeniz Ereğlisi Evlendiriciler Cemiyeti" geldi. Hemen Ağustos 2002 Toplumsal Tarih Dergisini elime aldım ve bir özet çıkardım.

Tunalı Hilmi (1871 –1928), II. Abdülhamit'in "istibdat" rejiminden kaçarak, Mısır ve Avrupa'dan Osmanlı İmparatorluğu'na muhalefet etmek zorunda kalmış olan Jön Türkler arasında en ilginç kişiliklerden biridir. Tunalı Hilmi, Fatih Askeri Rüştiyesi'ni bitirdikten sonra Kuleli Askeri İdadisi'ne girdi. Bu okulda Teşvik adında gizli bir haftalık gazete yayımladığı için tutuklandı. Daha sonra öğrenci olarak kabul edildiği Mektep -i Tıbbiye-i Şahane' de "İllegal Mektepliler" adını taşıyan bir gizli örgüt kurdu. 1895 yılında, Tıbbiyenin son sınıfında öğrenciyken Cenevre'ye kaçmak zorunda kaldı. Cenevre üniversitesinin pedagoji bölümünü bitirdi. Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin içinde muhalefet kanadı işlevi gördü, Meşveret, Mizan, Kanun-i Esasi, Osmanlı, Hak gibi önde gelen İttihatçı gazetelerde fikir yazıları yazdı. 1897 ve 1899 yıllarında ayrı ayrı iki kez Yıldız Sarayı ile anlaştı ve Jön Türk hareketini bırakıp Osmanlı İmparatorluğu'nun Madrid konsolosluğunda çeşitli memuriyetler kabul etti. Ancak, Jön Türk dünyasından çekilmeyi çok istediği halde her iki denemesinde de başarısızlığa uğradı. Sonuçta, Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyetinin saflarına geri döndü.

Meşrutiyetin ilanından sonra çıkarılar aftan yararlanarak Ağustos 1909 da yurda döndü. 1 Eylül 1909 ‘da Karadeniz Ereğlisi kaymakamlığına getirildi.

İstanbul Mebusan Meclisinin son dönemi için yapılan seçimlerde de Bolu Milletvekili oldu.
Tunalı Hilmi Karadeniz Ereğli Kasabasının kaymakamı bulunduğu 16 Ocak 1910 tarihinde, kazanın ileri gelenleriyle birlikte bir ilki gerçekleştirir. Bu ilk bir cemiyet kurmadır ve bu cemiyetin ismi "Karadeniz Ereğlisi Evlendiriciler Cemiyeti" dir.

Cemiyeti oluşturan kurucu üyelerin isim listesine göre, Karadeniz Ereğlisi'nin bütün mülki ve idari erkânının ve kasabanın önde gelen esnaf ve eşraf temsilcilerinin kaymakam Tunalı Hilmi Bey'in önderliğinde kurulmuş olan bu cemiyete üye kaydedilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Cemiyete üye olanlar yıllık enaz beş kuruş ödemekle yükümlüydüler.

Cemiyetin merkezi Ereğli'dir. Cemiyetin, Ereğli'nin her köyünde bir şube açmak istediği, şube açamadığı yerlerde de cemiyete üye olan bir kişiyi temsilci olarak atamaları amaçları içindedir.

Cemiyetin yönetim kurulu, nizamnamesinin beşinci maddesi gereği, Tunalı Hilmi'nin başkanlığı altında, dördü evli üçü bekâr yedi üyeden oluşmuştu.

Evli üye olarak, yönetim kurulu başkanı Tunalı Hilmi Bey'in yanı sıra, Karamahmudzade Mehmet Bey, Kahya Kadir Efendi ve Kalfa Anderya Efendi; bekâr üyelerden de Mazlumcuzade Haydar Bey, Müdde-i Umumi Muavini Ramiz Bey ve Orman Fen Memuru Şevki Bey Karadeniz Evlendiriciler Cemiyetinin yönetim kurulunda yer almışlardır.

İdare heyeti kendi aralarında yaptıkları seçimde Tunalı Hilmi'yi "Reis" ve Mazlumcuzade Haydar Bey'i de "sandıkkâr" (veznedar) olarak seçmişlerdi.

Cemiyetin kuruluş nizamnamesinin birinci maddesinde "vatan, boşluk, zürriyetsizlik (yeni nesiller yetişmemesi) yüzünden tehlikededir" şeklinde bir saptama yapılmıştır. Buna yönelik olarak ta cemiyetin kuruluş almacıda, "vücutça ve akıllıca sağlıklı bütün yetişmiş kızları, delikanlıları bir an evvel evlendirmek" olarak özetlenmişti. On beş yaşından büyük kızların ve onsekiz yaşını doldurmuş olan genç erkeklerin hemen evlendirilebilmesi ve bir an evvel çoluk çocuğa karışabilmesi için, cemiyet masraflı düğün adetleri, başlık parası, "ana baba hakkı", "ağırlık bedeli" gibi geleneksel engellerin aşılmasında da çalışacaktı. Cemiyet ayrıca fakir ve kimsesiz olan gelin ve damat adaylarına "ev, tarla, sermaye yahut çiftçilik levazımı tedarik etmek görevini de üstlenmişti.

Tunalı Hilmi'nin ilk defa kurduğu bu cemiyet, daha sonraki yıllarda kurulacak olan "Osmanlı Kadınları Çalıştırma Cemiyeti İslamiyesi" isimli cemiyete de ilham kaynağı olmuş, bu cemiyetin birinci maddesinde de erkeklere en geç 25 ve kadınların da 20 yaşında evlenme mecburiyeti konulmuştur.
Tunalı Hilmi Ereğli'de ne kadar başarılı olmuştur olmamıştır bilinmez. Yukarıdaki fotoğraf belki de bu cemiyetin evlendirdiği iki gence aittir. Zaten öyle olmasaydı Toplumsal Tarih dergisi fotoğrafı koymazdı.

Cemiyet hem iş imkanı tanıyor hem de evlendiriyor. Bunun içinde devletten destek görüyor. Bizim kuşağın ve daha önceki kuşağın niçin sık sık "Allah devlete zeval vermesin" dediğini şimdilerde daha iyi anlıyorum. Demek ki o zaman devlet, "baba" devletmiş, insan babasının zeval görmesini istemez tabi ki.

Şimdilerde ise işsiz sayısı gittikçe artıyor, intiharlar ve boşanmalar çoğalıyor, gençler işsizlikten bunalımlı yaşıyor, buna bağlı olarak dan aile kavramı gittikçe bozuluyor. Bu bozulmanın çoğalmasıyla "Allah zeval vermesin" yerine "Allah belasını versin" söylemi yaygınlaşıyor.

Gençler, Tunalı Hilmi'nin cemiyeti gibi hem evlendirici olmasını hem de iş bulmasını değil, sadece iş istiyorlar. Nasılsa onlar bir işi oldukları vakit kendi kendini evlendi"

Editör: TE Bilisim