Geçtiğimiz günlerde Zonguldak’a gelen Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan Zonguldak’ı anlattığı bir yazı keleme aldı. Ercan’ın paylaşımını yorumlayarak paylaşan Bülent Ecevit Üniversitesi Makine Mühendisliği Dekanı Prof. Dr. Hakan Kutoğlu ise; “Hocamızı iyi ki de davet etmişiz. Hocamız Zonguldak'ın gönüllü turizm elçisi oldu. Birkaç gündür sayfasında Üniversitemiz ve Zonguldak hakkında çok güzel yazılar paylaşıyor.
Şimdi de 40 kişilik bir ekiple Zonguldak'a ziyarette bulunmaya karar vermişler. Gezi planlarını aşağıdaki yazısında vermiş hocam. Ama bilmediği yerler var onları da eklettireceğim kendisine” dedi.

İşte Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan’ın yazısı şöyle…
ZONGULDAK’TA YAŞAM
Zonguldak, dağ ile deniz arasına sıkışmış, aradan geçen bir dere içi ile onu saran yeşil tepeleri saran yerleşimleri ile bir sanayi kentidir. Kuzeydeki Karadeniz, özellikle kışın koca koca dalgaları ile kıyıları dövdüğünden pek kumsalı da yoktur. Dere yatağının kıyısından kömür taşıyan yük treni de bugün ağır ağır düdüğünü öttürerek geçer.
“Dütttt dütttt”
Ne Türkiye, ne de dünyada bu ölçüde kömür işletmesiyle iç içe yaşayan bir kent daha yoktur. Katar katar kömür dolu vagonların önünüzden geçişini şaşırarak bakarsınız. Oysa bu görüntü Zonguldak’ta yaşamın olağan bir parçasıdır. Yalnız ana yolda değil, AVM’lerin önünde de küçük dere yataklarını çok sayıda geçen ara ulaşımı sağlayan demiryolları görürsen şaşırma.
“Düttt düttt”
Kent dağlar üzerinde çok katlı evlerden oluştuğundan, Zonguldaklılar her gün tepe evlerine ulaşmak için dağları tırmanırlar, hem de evlerine çıkmak için basmıkları. Gerçi tepe ile basmıkları kullanmak kişi sağlığı, ayrıca uzun yaşam için bir çözümmüş. Ancak Zonguldak’ta bu böyle mi bilemiyorum. Çünkü kömürün başkenti olan Zonguldak ısınmak için doğal gazını Rusya’dan alır. Ne var ki, toplumun çoğu bunu eve alıp yakacak gelir düzeyinde olmadığından geleneksel odun ya da kömür yakarak ısınır. Bu nedenle kent sürekli olarak yoğun bir bulanık hava kirliliği ile örtülüdür. Özellikle soğuk kış günlerinde boğulduğunuzu sanırsınız. Ancak yaşam bu kirliliği soluyarak sürer.
Bu nedenle, gelir düzeyi yüksek olanlar kentleri terk edip başka yerlere göçerler. Peki kimler yaşar bu kentte; yoksul işçiler, çaresiz küçük esnaflar ile öğrenciler.
Ne var ki, öğrencilerin çoğu, hava kirliliğinin çok daha az olduğu Kozlu yakasındaki Bülent Ecevit yurtlarına sığınırlar.
Kentin genişleme alanı olmadığından, dere yatağına sıkışmış çarşı, araç ile kişi yoğunluğundan geçilmez. Bir de bunlara olup olmadık yerde canavar düdüklerini çalan ambulanslar ile kolluk gücü araçları, ayrıca eğitimsiz, hanzoların bineklerindeki korneleri zır zır kullanmalarını eklerseniz, yaşanmaz bir ortam olur.
İmdat deseniz de size kim yardımcı olabilir ki?
Ha! Yalnız mı Zonguldak böyle?
Hayır?
İpsiz, kural dışı, görgüsüz, başkalarını rahatsız edici yaşam Türkiye’nin her yanına yayıldı.
Başı ne ise, kıçı da o olur.
Örnek alınması gereken kişi bir zıpır olunca, çocukların, gençlerin de erdemli olması beklenmez.
İnsanlar çaresiz, artık sürü gibi yaşıyorlar, ya da yaşıyormuş gibi debeleniyorlar.
Çaresiz!
Cebinde paran yoksa, sen yaşamında tutuklusun.
Özlemlerin senin, hiç erişemeyeceğin umutların olur.
Ben, şeker, kalp, tansiyon, troid hastasıyım. Dolayısıyla ot, sebze ağırlıklı, zeytinyağlı yeşil yemekler yemem gerek. Akşam yemeği yemek için kömür dumanı soluduğumuz akşamın buğulu aydınlığında uygun aş evi aramaya başladık. Batı Karadeniz gibi bir kent, balık hemen uzansan deniz. Ancak, Zonguldak buram buram soğanlı lahmacun ile kebap kokuyor. Tüm aş evleri Güney Anadolu aş evleriyle işgal edilmiş durumda. Sokakta önümüze gelene, “Türk yemeği”, “Sulu yemek”, “Balık” diye sorduk. Öylece düşündüler, yanıt alamadık.
Sonunda, Devrek yolunda büyükçe bir kebapçıda lahmacun ile kavurmalı pideyle karnımızı doyurduk; bol oranda donuk yağ ile karbonhidratı aldı. Bu kentte yaşayanların çoğu ileride şeker, yiyilce-kanser ya da kalp, damar hastası kesin olacaktır.
Türk kültürü, yerini Arap kültürü ile çoktan değiştirmiş.
Ertesi gün, BEÜN’den sayın dekan Prof. Dr. Ş. Hakan Kutoğlu ile arkadaşları bizi Kozlu’da deniz kıyısında bir et ustasına götürdüler. Adı, Coşkunlar. Zonguldak’a gidenler burada et yesinler çok nitelikli, ayrıca çok da pahalı değil. Kendi ürünlerini satıyorlarmış. Özenle, temiz olarak sunuyorlar. Karadeniz dalgalarıyla başbaşa.
Bu arada, Mühendislik fakültesi dekanı sayın Prof. Kutoğlu, sigara içen öğrenciler için bir kıyın-ceza koymuş. Ellerine süpürge verip, çevreyi süpürtüyor. Hakan hocaya alkışlar, alkışlar. O nedenle kapıların önünde pis pis duman tüttürenler yok.
Sevgili Kutoğlu balık için Doktorlar Lokalini önerdi.
Yoksa, dolma, sarma, kapuska, fasulye, ıspanak aramayın, sizi Adana, Urfa, Lahmacun bekliyor.
Çek abime acılı bir Adana, yağlı olsun!
7 Aralık 2018, Zonguldak
***BOĞAZİÇİ GEZGİNLER TOPLULUĞU olarak, bir ZONGULDAK- BARTIN GEZİSİ düzenleyip gelenleri oraları gezdireceğim.
Kısacası,
1. Ereğli Demir Çelik Fabrikası
2. Gökgöl Mağarası
3. Maden Müzesi
4. TTK Taşocağı Maden Ocağına inme (isteyenler)
5. Kömürün oluşum öyküsü
6. Bülent Ecevit Üniversitesi Endüstri laboratuvarına gezi

Editör: TE Bilisim