Sabah Gazetesi yazarı Engin Ardıç son yazısı ile Zonguldak maden işçisinin tepkisini yalnızca politik bir tavır gibi göstermeye çalışarak hedef haline getirdi.

Yazısına; "Zonguldak kömür madenlerinin bir kısmının "özelleştirilmesi" söz konusu. Yasa çıktı çıkacak.

İşçiler özelleştirme istemiyorlar, "KİT'te çalışmayı" tercih ediyorlar.

Yasanın çıkmasını engelleyebileceklerini sanarak eyleme geçtiler, Ereğli ve Bartın'da gece vardiyası ocaktan çıkmayı reddetti, yüzlerce kişi de işe gitmedi, grev yapıyor.

Çünkü çıkacak olan kanun, Türkiye Kömür İşletmeleri'ne, maden ruhsat sahalarını işlemeye ve "işlettirmeye", bunları bölüp yeni ruhsatları da ihaleye çıkarmaya yetki veriyor.

İşçiler "kovulmaktan" korkuyorlar" diyerek başlayan Ardıç, eğer istenirse kömür üretiminin kamu eliyle de yapılabileceğini görmezden geldi.

Eylem yapan maden işçilerinin büyük çoğunluğunun aynı zamanda Ak Parti seçmeni olduğunu göremeyen, bunun siyasi bir tavır değil ekmek kavgası olduğunu anlayamayan Ardıç yazısında şöyle devam etti.

"Oysa Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, "kurumları kapatmanın söz konusu olmadığını, tam tersine mevcut çalışanların sayısının arttırılacağını" söylüyor. Yani hem istihdam artacak hem üretim... Albayrak'ın amacı önümüzdeki yıl sonuna doğru 100 milyon tonu geçmek (bu sayı, iki yıl öncesine kadar yalnızca 60 milyon tondu!)

Türkiye'nin kömür üretiminde bir "zıplamaya" ihtiyacı var, bunun da tek yolu özel sektörün devreye girmesi.

Olsun, işçiler gene de istemiyorlar.

Türkiye'nin yer altında 18 milyar ton kömür kapasitesi var, üretimde gözlenen olağanüstü artışa rağmen ülkemiz yılda 40 milyon ton kömürü ithal etmek durumunda kalıyor ama işçiler üretim, dolayısıyla istihdam artışı istemiyorlar!

Gel de, CHP'nin "kalesi" olan Zonguldak bölgesinde, bu öküzün altında bir "CHP buzağısı" arama!

Belki Kemal Bey, sağlam tırnağı kaldıysa, bir yürüyüş de buna attırır: Kömürde adalet.

 

[*][*][*]

Madenci direnişi, bana "divitçi" direnişini hatırlattı.

Ülkemize matbaa hem de 250 yıllık bir gecikmeyle geleceği zaman, divitçiler yani kalem kâtipleri direnişe geçmişlerdi...

Yeni kurulacak matbaalarda "tipograf" yani dizgici olmayı akıllarının köşesinden bile geçiremiyorlardı. Çünkü onlara yol gösterecek ne eğitim vardı, ne basın ne de kamuoyu.

Basın dedik, Aydın Doğan'ın gazetesi gibi işçileri hükümete karşı "fişteklemeye" yönelik, haber başlığında "Direniş!" çığlıkları atacak gazete demedik.

[*][*][*]

Burada durum nedir? Özel sektörden kuşku ve korku. Rekabetten de korku.

Kısacası, memur partisi CHP'nin pek sevdiği ve çalışanın bilinçaltına yıllarca çiviyle çaktığı "memur zihniyeti"...

Bu kafa "özel televizyona" da şiddetle karşı çıkmıştı, doksanlı yılların başlarında... Çırağan Sarayı'nın otel yapılmasına da karşı çıkıyor, "yangın yeri mezbeleliği" olarak kalmasını istiyordu. Tarihin uygun sepetine gitti.

Kömür işçileri de, anlaşılan, Milli Şef döneminde ocağa "zincire vurulmuş" olarak indirildiklerini çabuk unutmuşlar"

"Engin Ardıç'tan da bu beklenir" diyen maden işçileri sosyal medya üzerinden kendisini Zonguldak'a davet ederek; "Bizimle madene gir Engin Ardıç" çağrısı yaptı…

Editör: TE Bilisim