Kömürün bulunması hikayesini hepimiz biliriz, bir çok kaynakta çelişkili de olsa kömürü Uzun Mehmet adında Kestaneci köyünden ,askerden döndükten sonra bulduğunu ve bunu zamanın padişahı II.Mahmuta getirmesi ile ortaya çıktığı yazar.
Bazı kaynaklarda 1829 bazı kaynaklarda 1839 olarak belirleniyor.(1839 II.Mahmut`un vereme yakalandığı ve vefat ettigi yıldır.) 
1803-1863 tarihleri arasında yasamış olan F. A. Garnier adında Fransız Coğrafyacı Batı Karadeniz üzerinde Ereğli`den başlayarak Filyos`á kadar uzanan yerleri "kömür Rezervleri" olarak işaretlemesi akıllara" acaba kömür,bu bölgede Fransızlar tarafından mı tespit edildi?" sorusunu akla getiriyor.Daha o yıllarda hazırlanan haritada Amasra‘da kömür rezervi gözükmüyor.
Bilindiği gibi keşifler ilk önce araştırmacılar tarafından yapılır daha sonra Coğrafyacılar bunu haritalara yerleştirir.Denizciler ise bunun için bizat harakete geçerdi.Sömürgeci ülkelerin dış politikasında özel şirketler daima rol oynamıştır.
Özelikle o yılların sanayi devrimini başlatmış olan Ingiliz ve Fransızların Zonguldak`da kömürün bulunmasından önce bile bu bölgede kömürün varlığını keşfetmişlermidir ?
Fransızların o dönem ki politiklarına bakıldığında Rusya ile girilen savaşta Napolyon`un II.Mahmut`a teklifi vardı. O gün de tıpkı bugünkü gibi önemli yakıt kaynaklarının bir şekilde hakimiyeti,kulanımını ele geçirdiler.
Emperyalist oyunlarının olmazsa olmazları arasında mutlaka savaş vardır.Bu savaş kendileri ile değil,genelde başka ülkelerle arasında ki husumeti artırıcı,kışkırtıcı oyunları kapsar.Sonra kendileri devreye girer yardım ediyormuş gibi ülkenin kaynaklarını kulanmaya başlarlar.
II. Mahmut Osmanlı padişahlarından çok farklı bir kararkter cizer.Osmanlı`nın batılılaşmasında önemli adımlar atmıştır.Ölümünden 4 yıl sonra ilan edilen Tanzimat Fermanı`nı asıl hazırlayan padişahtır.
Osmanlı özelikle Avrupa`da sanayinin gelişmeye başlaması ile Avrupa devletleri ile ilişkiler kurmuştur. Fransızlarla bazı stratejik anlaşmalar yapmıştır.Dönemin en önemli Fransız komutanı Napolyon, Avrupa`nın büyük bölümünü eline geçirmiş,Ruslara da savaş ilan etmiştir.O sırada Ruslar ,Osmanlı`nın Silistre Kalesi‘ni kuşatmıştı.Napolyon`un" birlikte savaşalım" teklifini II.Mahmut red etmiştir.Zira Napolyon dönek bir siyaset yapmakta ve güvenilmemektedir.
işte böyle bir dönemde Sanayi`de de önemli değişimler yaşanıyordu.Dünya`nın yeni enerji kaynağı artık kömürdü.Kulanımı 1200`lü yıllara dayansada artık buhar makinaları çıkalı beri savaşların en önemli enerji kaynağı oldu.
Kömürün nerelerde bulunacağı hakında da geniş araştırmalar yapılmaktaydı.1800 yılların başlarında hazırlanan haritalarda dahi Zonguldak`ın üzerine kömür rezervi işaretleri yapılıyordu.
Zaten kömürün varlığı bu bölgede çok önceden beri biliniyordu.
Batı Karadeniz sık ormanlık alanı olduğundan kömürün varlığı bilinmesine ramen pek yakacak olarak rabet görmemiştir.Zira kömürün yakılması ile oluşan is ve duman daha zehirleycici özeliği taşıyordu.Ayrıca bu bölgede kulanılan o zamanın ev sobaları yerine "Bacalık" halk tabiriyle "Mancılık" denilen ocaklarda yemekler yapılır ev ısıtılırdı.Bu ocaklarda kömürün kulanılması hiç elverişli değildi.
Kömür Dünya`da sanayinin gelişmesi ile önemli bir maden maddesi olarak kulanılmaya başlaması ile Osmanlı bu madenin değerini anladı.
Buharlı makinaların yapımı ile sanayide çok aranan bir yakıt olmuştu.
Osmanlı`nın daha kömür bulunana kadar buharlı gemisi yoktu.Dolayısı ile Uzun Mehmet için anlatılan hikayede buharlı gemide bahriye olarak askerliğini yaptığı vurgulanıyordu .Daha buharlı gemi yokken,Çavuşun Uzun Mehmet`e gösterdiği kömürü nerden bulacaktı ki.
Bazı yazarlar kömürün Uzun Mehmet tarafından bulunması hikayesini 1930`lu yılarda Zonguldak Halk Evinde ki yazar çizerler tarafından uydurulduğunu yazar.
Her ne olursa olsun Napolyon`un Avrupa`yı tamamen aldığı ve Rusya`ya savaş actığı dönemde,buharlı makinaların da önemi artmıştı.Zonguldak`ta maden ocaklarının açılması 1840`lı yıllara kadar dayanıyor.Bu sırada Osmanlı`nın da ilk buharlı gemi aldığını görüyoruz.
Maden konusunda henüz bilgi ve birikimi olmayan ülke elbette ki dışardan uzman getirmiş,bunun sonucunda ,kısa süre sonra Zonguldak`ta 10 ülkenin dili konuşulmaya başlanmıştı.

BiR RUS SAVAŞI VE YiNE EMPERYALiST DEVLETLER DEVREDE.

II.Mahmut zamanında Rusya`nın Silstre kentine kadar ilerlemesi beraberinde Fransa`yı Osmanlı`ya yakınlaştırmıştı.Yapılan anlaşma gereği Yunanistan`da küçük bir krallık kuruldu.1850`li yıllara gelindiğinde bu sefer Kırım`da savaş başladı.Buharlı makina ve gemilerin çok önem arzettiği bu dönemde ingiliz ve Fransızlar Sultan Abdulaziz ile yeni yakınlaşmaya gidip Zonguldak Maden Ocaklarını işletmek için akın ettiler.Bazı maden sahaları Galata esnaflarına 300 Altına kiralandı.
Fransızlar Zonguldak`a küçük bir liman inşaa ettiler ingilizler ise Kömürün limana taşınması için demiryolu kurdular.
Zonguldak madenleri karmakarışık bir düzende kömür çıkartılırken ,Sultan Abtulazziz yetkiyi Bahriye nezareti(Deniz Kuvetleri)ne verdi.Bugün Zonguldak`ta adına mahalle bulunan Dilaver Paşa bir nizamname yayınladı.
Kömürün çıkarımı oldukca zordu,ocaklarda calıştırılacak işci bulunamıyordu.Böyle bir ortamda yaşları 13-50 arasında tüm erkeklerin zorunlu olarak ocaklarda çalıştırılması kanunu çıkartıldı.Çalıştırılan bu insanlar ekin ve hasat aylarında köylerine gidebiliyorlardı.Şehir merkezinde ve ocak kenarlarında işci barakaları kuruldu.
Bu barakalar derme çatma yapılar olmakla birlikte sağlıksız koşullardaydı.Içlerinde tuvalet veya banyo bile olmayan küçük barakalardı.
Işciler ocaklarda çalışarak 3 kuruş yevmiye alıyorlardı.Sanırım 3 kuruşluk iş yapıyorsun"lafı buradan gelmektedir.Dilaver Paşa , Nizamnamesinde işcilere sağlıklı binalar yapılması ve bazı iyileştirme kosulları koysada bu yapılmadı
Zonguldak kasabasına kurulan demiryolu hattından başka ulaşım olmadığından ,işciler köylerine (Bartın,Karabük,Devrek,)yürüyerek gelip gidiyorlardı.15 gün bir vardıya geliyor,15 gün diger vardiya.
Meslek hastalıkları görülmeye başlandı.Ayrıca "Verem, Sıtma"gibi hastalıklarda yayılıyordu.Askerlik cağına gelenler için yasa çıkartıldı.Buna göre ;Madenlerde çalışmak askerlikten sayılacaktı.Bunun adına Maden Keşlik dendi.Ocaklarda çalışmak öyle zordu ki,savaştan kaçar gibi ocaklardan kaçtılar insanlar.
Bazıları dağa çıktı yol kesmeye başladı.Özelikle bu yıllarda madencilerin maaşlarını aldıktan sonra köy yolunu tutmasını fırsat bilen çeteler yol kesip madencinin azbucuk kazandığı parasını gasp ediyorlardı.Bolu aşayişini sağlayan karakol bu konuda teyakkuza geçti.
1921'de, yöre insanlarına zorunlu çalışma kaldırıldı.Hattâ "havzadaki kömür tozları işciler kulansın" diye kanun bile çıkartıldı." Bu yasa görüşülürken İktisat Vekili Celal Bayar Meclis'e, "Pek ufak bir şeyi kendilerine lütfetmekle onları teşvik etmiş olacağız" dedi. Ayrıca meclis işcilerin 8 saat çalıştrması konunda karar aldı.
Cumhuriyet kurulmuştu ama bölgede ki ocaklar hala Fransız şirketler tarafından çalıştırılıyordu.Atatürk sağlığında ocakları devletleştirmek istemiş ancak bu ölümünden sonra gerçekleşmiştir.
Köylerde hasadın fazla olduğu zamanlarda işciler ocaklara gelmekte isteksizdi bu yüzden Zonguldak şehir merkezi yakınlarında işci mahalleleri kurulmasına karar verildi.Bu mahallede ki evler genelde bahceliydi zira işçinin köyünden kopartılarak geldiğini hisetmesin diye ona küçük de olsa bir bahçe verilmiş oluyordu.
Bu sebeple karadon ve Gelik yakınlarında olan Çatalağzı kasabasının Cumayanı Mevkii`ni devlet istimlak yapıp burayı işçi köyü yapmak istedi.Bölge halkı buna karşı çıktı ve direnişe geçti.Bunun üzerine bu evler Karadon,inağzı ve Zonguldak`ta yapıldı.
Tüm bu Emperyalist şirketlerin Zonguldak halkı üzerine oynadığı oyunlar nihayet 1940`da maden ocaklarının devletleştirilmesi ile sona erdi.

Editör: TE Bilisim