Devrek Eğerci köyünde, şeker komasına girerek, hayatını kaybeden Dilara'nın (18) marangoz atölyesinde asgari ücretle çalışan babası Yıldıray Kilcioğlu (45), kızını yaşatmak için tüm imkanlarını seferber ettiğini söyledi. Diğer kızının da şeker hastası olduğunu belirten Kilcioğlu, "Kimseye muhtaç olmadan, gece de ek iş yaparak, çocuklarım için mücadele ettim. Asgari ücretle çalışıyorum; ama onları kimseye muhtaç etmedim" dedi. Genç kızın tedavisiyle ilgilenen Prof. Dr. İlknur Arslanoğlu ise Dilara ile ilgili paylaşımını, şeker hastası çocukların ailelerinin yaşadığı sorunları dile getirmek için yaptığını söyledi.

Eğerci köyünde yaşayan, bir süredir diyabet nedeniyle Düzce Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Merkezi'nde tedavi gören Dilara Kilcioğlu, önceki gece evinde rahatsızlandı. Şeker komasına girdiği tespit edilen Kilcioğlu, kaldırıldığı Bülent Ecevit Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi'nde hayatını kaybetti. Dilara Kilcioğlu'nun cenazesi, dün öğle vakti kılınan namazın ardından aile mezarlığında toprağa verildi.

Dilara'nın babası Yıldıray ve ev kadını annesi Nevin Kilcioğlu ile ablası Duygu Denk, köydeki evlerinde taziyeleri kabul etti. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Devrek İlçe Müdürlüğü görevlileri de ailenin evine gelerek, görüşme yaptı.

'KIZIM MADDİ İMKANSIZLIK YÜZÜNDEN ÖLMEDİ'

Yıldıray Kilcioğlu, bugün kızı Duygu Denk ile birlikte Dilara'nın mezarını ziyaret etti. Denk, babasına sarılarak, kardeşinin mezarı başında gözyaşı döktü. Yildiray Kilcioğlu, kızı Dilara'nın 8 yıl, ablası Duygu'nun ise 7 yıl önce şeker hastalığına yakalandığını söyledi. Marangoz atölyesinde asgari ücretle çalıştığını dile getiren Yıldıray Kilcioğlu, eşiyle birlikte kızlarının sağlığına kavuşması için mücadele ettiklerini belirtti. Her aile gibi maddi sıkıntı çektiklerini anlatan Kilcioğlu, kızının maddi yetersizlik yüzünden ölmediğini söyledi. 

'BİR ŞEYİ YOK' DEYİP, TABURCU ETMİŞLER

Kızının hastane süreçlerini anlatan Yıldıray Kilcioğlu, "Kızımın tüm tedavilerini yaptırdım. 1 yıl sıkıntı yaşadım. O zaman da bütün kontrollerini burada yaptırdım. Düzce'de kontrole gittiğimde doktorumuz yakından ilgilendi. Kimseye muhtaç olmadan gece de ek iş yaparak çocuklarım için mücadele ettim. Asgari ücretle çalışıyorum ama onları kimseye muhtaç etmedim. Tüm köyün işine koşarım, yardımına koşarım. Kızım geçen cuma günü Devrek Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Kızımı yoğun bakım ünitesinde yer olmadığı için Ereğli'de özel hastaneye sevk ettiler. Sevk edildiği hastanenin yoğun bakım doktoru, 'Bu şekilde olduğunu bilseydim bu hastayı buraya kabul etmezdim' dedi. Durumunun iyi olduğunu 24 saat müşahede altında tutacağını söyledi. Kızım bana 'Buradan beni alın, iyiyim' dedi. Oradan çıktık, taburcu olduk. 'Bir şeyi yok' dendi. Bana kağıt imzalatarak kızımı taburcu ettiler. Sonra eve geldik. Kızım gece yine fenalaştı. Saat 06.30'da yine Devrek Hastanesi'ne gittik. Doktorlar müdahale etti. Böbreklerin çalışmadığını söylediler. Kan gazının yükselmesi nedeniyle şeker komasına girdi kızım. Bizi üniversite hastanesine sevk ettiler. Komaya girince kalbi durdu. Aradan 1 saat geçince vefat ettiğini öğrendik" diye konuştu. 

'ÇOCUKLARIM İÇİN GECE EK İŞLERDE ÇALIŞTIM'

Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. İlknur Arslanoğlu'nun sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla ilgili Kilcioğlu, "Düzce'deki doktorun bir paylaşımı oldu. Doktorumuz bütün tedavisi boyunca bizle çok ilgilendi. Doktorun paylaşımında maddiyatı öne çıkardılar. Alakası yok. Doktor, hastalar için kamp düzenliyordu. Ben o kamplara bile çocuklarımı götürüyordum. Doktor kampta benden ücret almıyordu. Ben gündüz ve gece çalışıyordum. Niçin çalışıyordum? Çocuklarım için çalışıyordum. Kalorifer yakıyordum. Kızım şeker hastası, her an para lazım olabilir, diye. Evden telefon gelince korkuyla açardım, 'Kızım fenalaştı mı' diye. Doktorum 2 çocuğu asgari ücretle tedavi ettirmek zor, onu söylüyordu. Ben sadece 1 sene gidemedim. Ama bunda da buradaki hastanede tüm tahlilleri yaptırıyordum. Devletten istediğim, bu tür hastalar takip edilsin. Nasıl yaşıyorlar, ne yapıyorlar; takip edilsin. Kontrolleri sağlık ocağında oluyorsa sonuçları doktoruna iletilsin. Ailelere daha çok destek olunsun" dedi.

DİLARA'NIN DOKTORU: AİLE, KONTROLLERİ YAPTIRMAYA ÇALIŞIYORDU

Genç kızın doktoru İlknur Arslanoğlu ise Dilara'nın ölümünün kendisinde büyük acı bıraktığını söyledi. Dilara'nın durumunun sadece kendi ailesine özgü olmadığını kaydeden Prof. Dr. Arslanoğlu, "Bu durum kesinlikle bu aileye özgü bir durum değil. Ailemiz evet; yüksek gelirli olmayan ama işsiz olmayan, en azından ve kendince kontrollerini yaptırmaya çalışan bir aile. Ama diyabet çok ileri merkezlerde uzman ekipler tarafından takibi gereken bir hastalıktır. Dolayısı ile bu uzman diyabetli çocuk ekipleri bazı merkezlerde toplanmıştır. Ailelerimiz işte orada benim bahsettiğim normal çocuklar, diğer çocuklar, normal yaşamsal gerekler nedeniyle kontrollerini en iyi şekilde yaptıramıyorlar. Bu sadece bu ailemiz için söz konusu değil, diyebilirim ki hastalarımızın yüzde 90'ı ideal kontrollerin dışında. Bunu ne kadar tekrar tekrar söylesek de yaşam koşulları bunun önüne geçiyor" diye konuştu. 

'UZAKTAKİ AİLENİN HASTANEYE GELME MASRAFI 500 LİRA'

Hastalar için ne yapılabileceğinin konuşulması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Arslanoğlu, "Buna karşı örneği bir sosyal güvence paketi varsa bu hastaların insülini, stripleri karşılanıyorsa hastanedeki tahlilleri karşılanıyorsa bunların ya yerlerinde ziyaret edilerek bakımlarının yapılması ya da hastaneye ileri merkezlere ulaşımlarının karşılanması bu paketin içerisinde yer almalıdır. Uzakta bir ailenin hastaneye gelmesinin masrafı 500 lira. 2 kişi geldi; yol parası verdi, hastanede yemek yedi, akşam döndü. Bu, 500 lira. Düşünebiliyor musunuz? O zaman bu nasıl ötelenir? 3 ayda bir bunu düzenli yapmayı nasıl başarabilirler. Ortalama bir aile bile aynı durumla karşı karşıya kalabilir. Bu nedenle sosyal güvencenin bunu bir paket içerisine alması gerekir" dedi.

'İYİLEŞTİ, DENEREK EVE GÖNDERİLMİŞ'

Prof. Dr. Arslanoğlu, Dilara'nın hastaneye getirildikten sonra tedavisini yapan diyabet ekibiyle irtibata geçilmemesinin eksiklik olduğuna vurgu yaparak, şunları söyledi:

"Bu çocuk fenalaştığı anda 3- 4 gün geçmiş. 3- 4 sağlık kuruluşuna başvurmuş. Bazılarında 'İyileşti' denerek, eve gönderilmiş. Onları o anki müdahaleleri konusunda asla eleştirmiyorum. O anki durumuna göre gerekenleri yapmışlardır. Ama eksik olan ne? Hemen diyabet ekibi ile bağlantıya geçmeleri gerekiyordu. Çünkü hastanın o anda ki şikayetlerine göre bazı gereklilikler yapılmış ama diyabet ekibinin toparlayıcı etkisi olmadığı için olay iyi yönetilememiş ve hasta büyük ihtimalle su kaybından böbrekleri iflas ederek hayatını kaybetmiş. Bu iki nokta çok önemli. Hem hastalara toplum olarak devlet olarak Sağlık Bakanlığı, SGK olarak destek olacağız bir paket içinde kontrollerinin zorunlu yapılması hatta hastanın bunu istemesi değil, yerinde tüberküloz hastalarına yapıldığı gibi yerinde denetimli tedavi şeklinde 3 ayı dolan bir hastanın hemoglobin A1C'sine baktırmama lüksü olmamalıdır. Baktırdıktan sonra doktoru ile görüşmeme lüksü olmamalıdır. Bu hastanın kendisine bırakılmamalıdır. Bu bizim toplumumuzun sorumluluğudur." 

Editör: TE Bilisim